1. BÖLÜM

21 7 1
                                    

Yine yorgun ve uykusuz bi şekilde, karanlık ve kasvetli bir kış sabahına uyandım. Gün, AYMADIN! Böyle dediğime bakmayın, her ne kadar sabahları mutsuz uyanıyo olsamda, en sevdiğim mevsim kıştır. Sessiz, sakin, beyazlar içinde huzur ve mutluluk veren...

Odanım kapısının sertçe açılmasıyla düşüncelerimden uzaklaşıp kafamı kapıya çevirdim. Annem sinirli ve sorgulayıcı bakışlarla yatağımın yanına gelip başımda dikilerek

"Gece dışarı çıkmışsın Rüya. Baban sabahtan beri başımın etini yedi. Gece gece dışarıda ne işin var senin?"

Allah aşkına sabah sabah ne saçmalıyodu bu kadın?

"Anne ne gecesi ne dışarı çıkması. Neden bahsediyosun?"

"Benden saklamana gerek yok Rüya. Baban gece kapının kapanma sesine uyanmış ve sana bakmak için odana girdiğinde odanda yokmuşsun."

Kimbilir babam nasıl bir rüya görmüştüde gerçek olduğunu sanıyodu. Dün akşam saat 10.30'da uyumuştum ve sabah 7'de de uyandım. Hayır yani onuda geçtim gece dışarı çıksam benim haberim olurdu dimi.

"Anne ben gece gece niye dışarı çıkıyim ki? Yok öyle bişe babam rüya filan görmüştür. Şimdi çıkarmısın yoksa okula geç kalıcam."

Annem bana konunun burada kapanmadığını anlatan sert bakışlarını yollaya yollaya odadan çıktı. Bu neydi şimdi? Kafam allak bullak olmuştu. Saçma bi konu olsada aklıma takılmıştı işte. Koskoca adam rüyayı gerçek sancak değildi hoş. Ama bende gece dışarı çıkcak değildim. Yani çıksam haberim olurdu dimi. Evet evet, bu konuyu burada kapatıp hazırlanmam lazımdı.

Yataktan zorlada olsa çıkabildim ve sıcaktan soğuğa geçmenin verdiği titremeyle direk hırkamı aramaya başladım. Kış sabahlarının en sevmediğim yanıda buydu. Sıcacık yatağım varken neden okula gitmek zorundaydım ki?

Okula gitmenin saçma olduğu düşüncelerim arasında terliklerimi yere sürte sürte lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Lavobada işim bittikten sonra tekrar terlikler yere sürtüne sürtüne odama geri döndüm. Ama gidişimle dönüşüm arasında bir fark vardı. Zamanım az olduğu için ısınmasını bekleyemediğim buz gibi su sayesinde artık ölü gibi değil, uyanık ve dinçtim. Ha birde donmuş.

Odama döndükten sonra bugün bayadır giymediğim uzun botlarımı giymek istediğimden, okul eteğimi ve üsttende siyah bir kazak giyerek aynanın karşısına geçtim. Omuzlarımdan aşağı, uzun , kahve saçlarımı tarayıp yukardan topladım ve hazırdım.

Montumu giyip, çantamı sırtıma takıp, dolabımda kutusunda duran botlarımı almak için dolabın kapısını, sonrada kutunun kapağını açtım ama kutu boştu. Ah anne, kaç kere diycem eşyalarımın yerlerini değiştirme diye. Sinirle sabah sabah "Anneeee" diye bağırdım.Annem birden odama girdi.

"Ne bağırıyosun sabah sabah?"

"Geçen sene aldığım botlarım varya, burada olduklarına emindim ama yoklar, yine yerlerinimi değiştirdin ?"

"Rüya sen onları dün giymedinmi kızım? Ben senin botlarının yerini niye değiştiriyim? Kapının önündeler işte."

dedi ve cevap vermemi beklemeden beni şaşkın suratımla orada bırakıp odadan çıktı. İyide ben o botları bu kış hiç giymemiştimki. Nasıl olurda kapının önünde olurlardı.

Ah doğruya. Küçük kız kardeşim Ela'nın işi olmalıydı. Babamın evden çıktığımı söylemesi ve bunun üzerinede botlarımın kapıda olması beni korkutmuştu fakat bununda sebebinin Ela olduğunu anlamam rahatlamamı sağlamıştı.

Silkelenip kendime gelerek odadan çıktım ve dış kapıyı açarak botlarımın kapının önünde olduklarını gördüm. Tam eğilip botlarımı giyeceğim sırada tabanlarının karlı olduklarını görmemle gözlerim yerlerinden fışkırırcasına açıldı.

Ela botlarımı giyip dışarı çıkamayacağına göre, o zaman...?


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 11, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

UYURGEZERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin