Merhaba arkadaşlar, bu benim ilk hikayem . Uzun bir süre birşeyler yazmalı mıyım diye düşünmüştüm ama gördüm ki burası herkezin kendi hayal dünyasını çok rahatça yazdığı kurguladığı bir yer. Bende elimden geleni yapmayaçalıştım. Sizden ricam hikayem hakkındaki fikirlerinizi benimle paylaşmanız. Şimdiden çok teşekkür ederim:)
................................................................................................................................................................
İskoçya,Kış
İngiltere' den uzaklaştıkça hava sanki daha da soğuyormuş gibi geliyordu Arthur'a. Günlerdir yaptığı bu anlamsız yolculuğun sonucunu yolu yarıladıklarında kabullenmişdi. Atına ilk bindiğinde bitmesini hiç istemediği yolun artık bir an evvel bitmesini diliyordu
Başını kaldırıp heybetli İskoç dağlarıni, atının nal seslerini dinleyerek izledi. Hava kararmak üzereydi. Soğuk havanın etkisiyle gelen hafif sis ise dağları daha da heybetli ve vahşi gösteriyordu. Derin bir iç çekip kaderiyle içinde tekrar yüzleşti.Bu yüzleşme genç dükü sinirlendirdi. Daha bir kaç hafta önce sevimli ve soylu bir kızla evlenme aşamasındayken kralın emriyle bu karanlık ormanda daracık bir patikada at sürüyordu, günlerdir yolculuk yapıyordu ve oldukça açtı.Düşündükçe sinirlenen genç adamın duyguları yüzünden okunabiliyordu.
"Sanırım çok heyecanlısın Arthur. Heyecanın o kızgın suratından anlaşılıyor "
Genç adam öfkeyle kuzenine döndü. kendine oranla daha uysal ve olgun olan bu adamın fiziki görünüşü de yumuşaktı, bu yönüyle annesine yani Arthur' un halasına benziyordu.
"Evet! vahşi iskoç gelinim için çok heyecanlıyım. Başıma gelenlere inanamıyorum. İki ay önce uysal bir leydi ile evlendiğin için eminim çok mutlusundur.Neden kendimi bir kurban gibi hissediyorum."
Evet kendisi bir kurbandı. Üstelik bizzat kral tarafından kutsanan bir kurban.İngilizler ve iskoçlar arasındaki durum herkes tarafından zaten bilinen birşeydi .Krallar kendi aralarında barışı sağlamış olsalar da klanlar ve dükalıklar arasındaki musibetler devam etmekteydi. Krallar çözümü klanlar ve dükalıklar arasında yapılan evliliklerde bulmuştu. Uzun zamandır uygulanan bir yöntemdi evet ama zaten Wiliam'ın kardeşi Linda bir iskoç klanı reisiyle evlendirilmiş akrabalık ilişkisi kurulmuştu tekrar bir akrabalık kurmaya gerek varmıydı? Üstelik o yumuşak huylu kızla evlenme hayalleri kurarken...Wiliam istemsizce yüksek bir kahkaha attı.
"Evet açıkcası kralın kararından önce evlendiğim için gerçekten çok mutluyum ama sence de fazla önyargılı değil mısın? Bize İskoç erkeklerinin bize nazaran daha kaba oldukları ve kadınlarına gereken özeni göstermedikleri söylendi . Linda Colin ile evlendiğinde ne kadar gergindim hatırlamıyor musun ?O koca adama kız kardeşimi veriyordum üstelik kendi ellerimle . Ama Colin i tanıdıkça yanıldığımı anladım ben bütün iskoçların anlattıkları gibi olduğunu sanmıyorum"
" Wiliam Colin iyi bir adam ve iyi bir klan reisi Linda ya gereken özeni gösteriyor ama daha farklıda olabilirdi"
Wiliam derin bir iç çekdi
" Evet haklısın Arthur, iskoç erkeklerinin biraz kaba oladuğu kabulleniyorum peki. Ama bu iskoç kadınlarının da kaba olduğu anlamına gelmez değil mi? Bir kadın ne kadar kaba olabilir?"
Fazlasıyla iyi niyetli bir adam diye düşündü Arthur'
"Tanrı aşkına Wiliam,etrafına bakar mısın ?Sert ve yüksek dağlarla çevrili engebeli bir arazide günlerdir yolculuk ediyoruz.Böyle bir yerde yaşayan bir kadının uysal olmasını nasıl bekleyebiliyorsun. Şu lanet ormanın sonunda beni ömrümün sonuna kadar yaşayacağım bir sorun bekliyor.Beni anlayabiliyor musun? hayır hiç sanmıyorum"
" kadınlar erkeklerden daha kolay eğitilirler arthur eminim Bella seve seve bir leydi olmak isteyecektir"
"Hayır,beni kesinlikle anlamıyorsun. Ben bir dük varisiyim Wiliam ( dük: kraldan sonra gelen, genis toprakları olan soylu kimseye verilen ünvan.) Babamın hasta olduğunu hepimiz biliyoruz. Yakında bu unvan bana geçecek. Bu unvanın getirdiği birçok kolaylık olduğu gibi sorumlulukları da var. Topraklarımdaki istikrarı sürekli sağlamam gerek. Bu yüzden babam ölmeden bir evlilik yapmak istedim.Ailesinin siyasi desteğe ihtiyacı olmayacak kadar soylu,uysal ve sorumluluklarını bilen bir leydi ile. Gittiğimiz o süslü salonlardaki pudralı kızların annelerinin bir akbaba olduğunu biliyor muydun? Peki kızlarını bir soyluyla evlendirip konumunu güçlendirmek isteyen babalarla sohbet etmek zorunda kaldın mı?Babamın bu unvanı beni Londra'nın en gözde bekarı yapıyor, Şimdi düşün Wiliam hala evlenmemiş genç ve bekar bir dük... o balolardaki annelerin babaların ağzını sulandıran bir durum değim mi sencede? Evlilikle zaman kaybetmemem lazım benim Wiliam. Üstelik York Dükü desteğini açıkça belli ederken( kralın ikinci oğluna verilen resmi ünvandır. Bu dükalığın destekledıği kişiler siyasi diplomasi açısından büyük önem taşır)Ve sen bana Bella nın eğitiminden bahsediyorsun.Tanrım!!!
"Arthur ben sadece olaylara iyi yönden bakmana yardımcı olmaya çalışıyorum. Durumun bir erkek için zor farkındayım. Bella eminim tanıdığın tüm kadınlardan daha farklıdır, ama seni temin ederim içine düştüğün duruma lanet okuyarak bir çıkış yolu bulamazsın ayrıca gittikçe Macduff kalesine yaklaşıyoruz. Az sonra iskoçlarla dolu bir kaleye gireceğiz tanrıya şükür ki York Dükü seni destekliyor . Pek hoş karşılanmayacağız evet ama boğazımıza da bir kılıç dayayamayacaklar. Yine de vahşi gelinini mi düşüneceksin? "
Wiliam haklıydı hemen aklını başına toplamalıydı buraya sadece bir evlilik için gelmemişti. Diplomasiyi de özenle yürütmeli ve kralını küçük düşürücü hareketlerde bulunmamalıydı.Bir süre sonra ormanlıkta açık alana çıktılar. Yüksekçe bir tepenin üzerinde Macduff kalesi görünüyordu. Hemen önlerinde uzanan patika yola atını süren genç adam onu bekleyen sona doğru ilerledi. Evet kesinlikle yapması gerekeni yapacaktı, o lanet kızla evlenip kralını mutlu edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Leydi
Historical FictionKralın emriyle evlenmek zorunda kalan iki genç... Toprak sahipleri arasındaki mücadele... Mecburi görevler... Bakalım Arthurt bir dük olmanın sorumluluklarını yerine getirebilecek mi? Vahşi iskoç gelinimiz Bella bir leydi olabilecek mi?