"Ankara'nın bağları da büklüm büklüm yolları. Ne zaman zar hoş olduysan.." "Ne oluyor be!" diye uykulu bir şekilde bağırdım. "Kapatın şunu!" "Hadi abla kalk, oynayalım. Ankara'nın bağları-" "Sude! Yine senin başının altından çıktı dimi bu!" Sude-odamda-oynuyordu! Kafamı ne kadar yastığa gömsemde o kocaman kolonlardan çıkan ses gitmiyordu. Sesli bir şekilde uflayarak salona gittim. "Anne sen bu kıza nasıl izin.." Yok artık. Tüm mahalle salondaydı! Annem beni görünce yanına çağırdı. "He gel kızım, gel. Sende oyna!" Yüzümü buruşturup odama gittim. "Sude, hani bugün beni uyandırmayacaktın?" "Söz vermedim ki." deyip salona koştu. Göz devirdim. Bu evden hemen çıkmam lazımdı. Dolabımdan kot pantolon, kazak alıp giydim. Telefonumu ve paramı alıp ayakkabımı giydim. "Anne ben çıktım!" diye bağırıp aşağı indim. Güzel.. Nereye gideceğime de karar verseydim iyi idi. Uf, sahile gideyim bari.
Bir banka oturup bizim gruba mesaj attım. "Sahildeyim :)" Ekranı kilitleyip denizi seyretmeye başladım. Aklıma istemsizce o çocuk geldi. Hıh! Gıcık şey. Bacak bacak üstüne atıp tırnağımı yemeye başladım. Sinirlendiğimde böyle yapardım. "Hişt, sahil güzeli. Neye sinirlendin bakayım?" deyip yanağımdan makas aldı Berk. "Ha? Ha şey o. Şey.. Hım.. Boşver ya, otursana." diye geveledim. Yanıma oturup elindeki simidi uzattı. Direk alıp, açlıkla yemeye başladım. "Yavaş.. Boğulacaksın. Hem sen ne yapıyorsun burada?" diye sordu. "Sorma. Bu sefer Sude annemle birlik olmuş. Bende kaçtım." Güldü. "Sen ne yapıyorsun?" diye sordum. "İnanamayacaksın ama senin yanında oturuyorum." Yüzümü buruşturdum. "Terk et burayı Berk." dedim. "Aynen, sen terk et ki ben oturayım" deyip Berk'le aramıza oturdu Begüm. Gülümseyip denize bakmaya devam ettim. "Bizsiz mi oturuyorsunuz?" deyip sağ yanıma oturdu Çisil. Zeynep ile Aleyna da ayakta kalmıştı. Berk ayağa kalktı. "E oturacak mıyız böyle? Kalkın da kafeye gidelim. Size bir şey söylemem lazım." Çisil dehşet yüz ifadesiyle ayağa kalktı. "Ne! Hemen söylüyorsun, hemen!" Bizde ayağa kalktık. "Sakin ol, demeyeceğim artık. Bıktım çünkü." deyip yürümeye başladı Zeynep. Bende gülerek arkasından yürüdüm. Tabi bir yandan da Çisil'i kolundan çekiştiriyordum. "Sen bu topuklularla nasıl yürüyorsun?" diye sordum. Göz devirdi. Çisil, bizim aksimize spor ayakkabı üstünde yürüyemez. Evde bile hafif topuklu terlik giyer. Artık siz düşünün. Kafeye varmıştık. İçeri girip her zamanki masamıza oturduk. Selim ağabey bizi görünce direk kahvelerimizi getirdi. "Sağ ol ağabey." deyip gönderdi Berk. "Hadi anlat artık." dedi Aleyna. "Çisil'i aratmıyorsun." dedi Zeynep. "Neyse ben size haberi vereyim." dedi Berk. Derin bir nefes alıp verdi, Berk. "Amcam bize okul bulmuş. Bilin bakalım neresi?" "Neresi?" dedi Begüm. "%70 bursla... Özel Karahan Lisesi" Çisil büyük bir çığlık attı. Yüzümü ekşitip ağzını kapattım. "Kızım bir sus! Berk ciddisin dimi? Şaka yapmıyorsun yani?" Gülümseyerek onayladı. "E bunu kutlayalım o zaman. Selim ağabey, bize büyük bir pasta getirir misin?" dedi Aleyna. "Tabi." Ayağa fırlayarak "Grup kucaklaşması?" diye gülümseyerek sordu Begüm. "Tabi ki" deyip ayağa kalktık. "Berk biz geliyoruz." deyip dışarı çıktı Zeynep. Bizde çıktık ve yuvarlak oluşturduk. "Bir.." dedim. "İki.." dedi Zeynep. "Üç..." dedi Aleyna. "Ve.. " dedi Çisil. Kollarımızı açtık. "Sarıl!" diye bağırdı Begüm. Çığlık atarak sarıldık ve zıplayarak dönmeye başladık. "Kızım Karahan Lisesine gidiyoruz ya!" diye bağırdı Çisil. Ardından "Yaşasın biz! Yaşasın Karahan Lisesi!" dedi Zeynep. Hala dönüyorduk. "Görsün bakalım o Selin Hanım!" diye bağırdı Begüm. "Yaşasın!" diye bağırdı Aleyna. En son ben de " Başım dönüyor!" diye bağırdım. Hep bir ağızdan "Benimde!" diye bağırdılar. Ve müthiş son... Kendimizi yere attık. Ah, başım.
.....
Sude'ye gerek kalmadan kendim uyanmıştım bu sabah.Çok heyecanlıydım. Karahan Lisesi.. Bekle beni! Dolaptan beyaz bir gömlek çıkardım. Altına da dar, yüksek bel bir jean aldım. Giyip gömleği jeanın içine soktum. Saçlarımı da serbest bıraktım. Vay.. Cidden güzel olmuştum. Bizimkileri arayıp çıktım. Annem dün akşam sevinçten saat 5'te uyuduğu için uyandırmadım. Parkta önüme çıkan ilk banka oturdum ve bizimkileri bekledim. Grup halinde gülüşerek geliyorlardı. Beni görünce duraksadılar. E tabi normal, üç senedir ilk kez ben erken gelmiştim. Şaşkın hallerine gülerek baktım. "Ya hadi gidelim. Bakmayın öyle." Bir şey söylemelerine izin vermeyerek durağa doğru ilerledim. Arkamdan geldiklerini biliyordum. "Cansu? Sen erken gelmişsin!" dedi Aleyna. "Allah'ım, bu anı kaydetmem lazım." deyip telefonunu çıkardı Çisil. Gülerek yürümeye devam ettim. İlk şaşkınlığını atan Berk olmuştu. Bana yetişip, "Vay, çok güzel olmuşsun kız." deyip makas aldı.
Otobüsten inip saraya benzeyen okula baktım. Islık çalarak indi Berk. "Vay, vay, vay. Biz bu okulda mı okuyacağız?" diye kocaman gözlerle sordu Çisil. Begüm "İçeri giriyoruz." deyip bizi içeri çekiştirdi. Güvenlik olduğunu tahmin ettiğim kişi bize gülümseyerek, kocaman araç kapısının yanındaki büyük kapıyı açtı. "Aman Allah'ım! Rüya değil dimi bu?" diye sordu Çisil. Kendini tokatlıyordu. Göz devirerek okulun zerafetini incelemeye devam ettim. "Hadi burada dikilmeyelim. Müdürün odasını bulalım." dedi gözlerini okuldan alamayan Zeynep. Okulun içine girdiğimizde şaşkınlığımız dörde katlanmıştı. "Kız biz buraya girdik ama kaybolmayalım." diyen Çisil'e gülerek baktım. "Hadi odayı arayalım. Buluruz İnşallah." dedim. "Bu kattadır herhalde." dedi Aleyna. "Heh, gelin, buldum." diye seslendi Berk. Kapıyı tıklayıp girdi. Ardından biz girdik. Kırklı yaşlarda, 170 boylarında biriydi. Çok sevecen biri gibi duruyordu. Kendimizi falan tanıttıktan sonra bize sınıflarımızı söyledi. Tabi Sami Amca (Berk'in amcası) sağolsun, hepimiz aynı sınıftaydık. 10-A
Kapıyı çalıp içeri girdim. Tüm öğrencilerin dikkati bana dönmüştü. Ders programına göre ders fizikti ve bayan bir hoca vardı. Gülümseyerek "Buyrun çocuklar?" dedi. Daha şimdiden kanım ısındı bu hocaya haa. "Biz yeni öğrencileriz, hocam. Müdür Bey geleceğimizden tüm öğretmenlerin haberi olduğunu söylemişti?" "Ah, doğru. Hoş geldiniz çocuklar. Boş bir yere oturun." Gülümseyip sınıfa bir göz attım. Vaay.. Sınıf bile lükstü. Kızlarla birbirimize 'Allah'ım çok şükür Yarappim' bakışları atıyorduk. Berk direk en arka sıraya, cam tarafına geçti. Önündeki sıraya Begüm'le Aleyna, ortadaki sıraların en sonuna Çisil'le Zeynep geçti. Bende Berk'in yanına geçtim. Tüm gözleri üstümde hissediyordum. Belkide yanımda Berk olduğu içindir. Bu arada o boynumdaki kalp yüzünden hala atkı takıyordum, hiç çıkarmayacaktım. Zaten ilk gün olduğu için sorun edeceklerini sanmıyorum. "Eveet, anlatın bakayım. Kimsiniz, nereden geldiniz?" Boğazımı temizleyip ayağa kalktım. "Ben Cansu, bunlarda arkadaşlarım; Çisil, Begüm, Zeynep, Aleyna, Berk. Atatürk Lisesi'nden geldik." deyip oturdum. "Hoş geldiniz. Bende Sevgi, fizik öğretmeniyim. E madem ders bölündü o halde serbestsiniz. Tenefüste arkadaşlarınıza okulu tanıtın." dedi bana şuan daha da tatlı gelen hoca. Kısaca bir sınıftakileri süzdüm. O sırada Çisil'le Zeynep de gelmişti. "Ben böyle okul; ne gördüm ne duydum! Ya sınıfın muhteşemliğine bakar mısınız?" dedi kocaman gözleriyle Çisil. Diğerleri de heyecanlıydı, tabi Berk dışında. Neredeyse tüm kızlar ona bakıyordu ama onun tek yaptığı şey; uyumak! Biz kızlarla konuşurken zil çalmıştı. İki kız yanımıza gelip selam verdi. İkizler! "Merhaba. Okulumuza hoş geldiniz. İsterseniz size okulu gezdirebiliriz?" "Çok iyi olur aslında." dedi Aleyna. "E hadi gidelim o zaman." deyip ikizlerin koluna girdi Begüm. Ben de tam gidecektim ki Berk'in hala uyuduğunu farkettim. Aman! Uyandırayım şu çocuğu, vallaha yerler bu kızlar.
Okulun neredeyse her yerini gezmiştik. Tabi kocaman okulu 20 dakikaya sığdıramayacağımız için üç tenefüs sürmüştü. Okulun yüzme havuzu, spa'sı, boks sahası, fittnes bölümleri bile vardı. Pöf! İki hocayla tanışmıştık. Bu arada bu ikizler çok dedikoducu çıktığı için Berk gıybet zehirlenmesi yaşamış, Çisil ve Begüm sınıftaki kızlarla tanışmış, Aleyna okulun WiFi şifresini kırmaya çalışmış, Zeynep'le bende kurslar için kayıt olma yerlerini araştırıp kitapları almıştık. Tabi sadece dört poşet. İkisini de Berk almıştı.Sonuç olarak ilk günü atlatmıştık. Fakat hala okulun keşfedilmemiş yerleri de vardı. Zil çalınca kalkıp montumu giydim. Bizimkiler de hazırdı zaten. Berk kalkınca; "Uçur beni sipaydi." deyip koluna girdim. Gülümseyip saçımı karıştırdı. "Seni Zeynep'e havale ediyorum." deyip beni Zeynep'e itti. Göz devirip Zeynep'in koluna girdim.
.........
Ders programına 50. kez baktıktan sonra masanın üstüne koydum ve yorganımı örttüm. Okulum ne kadar güzeldi be... Gülümseyip, uyumak üzere gözlerimi kapattım. Ahh... Yarın okulun oluşuna ilk kez seviniyorum. Tarihe kazınsın.