6.Bölüm

14 0 5
                                    

"Ah!" diye bağırdım yirminci kez. "Ya abla söylenme. Bitiyor işte..." deyip düzleştiriciyi saç köklerime bastırmaya devam etti nomıssız. Hay ben ona düzleştiriciyi veren aklımı seveyim! Bu sabah okul için saat 5'te kalkmıştım. (Okul saat 8'de başlıyor). Hemen hazırlanıp saçımı yapmaya çalışmıştım fakat olmayınca Sude yüz kez ısrar etmişti kendisinin yapması için. Bende 'ne olabilir ki en fazla?' diye düşünüp saçlarımı ona teslim etmek gibi bir hata yapmıştım. Pöf, yaktı saçlarımı. "Tamam yeter bu kadar, daha fazla saçlarımın yanmasını izleyemeyeceğim." deyip çatık kaşlarımla düzleştiriciyi alıp yerine koydum. Saate baktım. Hım... Bir buçuk saat vardı. Derin bir nefes aldım. Ve.. "ANNEĞĞ" diye hönkürdüm. Bir çığlık sesi geldi. Ardından sertçe ayak sesleri. Annem koşa koşa gelmişti. "Ay! Noldu kızım? İyi misin yavrum? İyi misin guzum." diye telaşla yüzümü sertçe okşayıp bir şeyim var mı diye bakıyordu. "Anne ben gidiyorum. Onu söylemek için bağırmıştım ama.." Kıkırdadım. "Ama sen yanlış anladın galiba." deyip kıkırdamaya devam etim. Annemin telaşı gitmiş yerine kocaman açılmış gözleri ve siniri kalmıştı. "O-oldu o zaman, b-ben gideyim." deyip kaçtım. "Kız ben seni parçalamaz mıyım, gel buraya!" diye bağırdı. Son anda çantamı alıp kapıyı hızlıca örttüm. Merdivenden inerken annem kapıyı açıp terliğini fırlatmıştı. Çığlık atıp hızlıca indim. "Getir kız terliğimi! CANSU! BURAYA GEL DEDİM!" Son olarak kapıyı da örtüp deriiin bir nefes verdim. Oh be!

Evden çıkmadan önce saate bakmayı unuttuğum için daha okula bir saat olduğunu farketmemiştim! O yüzden sahile inmiştim. Okula doğru yürüyordum. Tam beş dakikadır yürüyordum ve biri beş dakikadır arkamdan geliyordu. Sinirleniyorum ama ben! Durup, sinirle bir soluk aldım ve arkamı döndüm. Ah, tabi! Yine o çocuk. Kulaklık takmış ve elleri ceplerinde bir şekilde yürüyordu. Beni görünce oda şaşkın bir şekilde durmuştu. Yemezler oğlum! Kollarımı bağlamış ve gözlerim kısık bir şekilde bakıyordum karşımda tek kaşını kaldırmış bir şekilde bakan çocuğa. "Tek bir şey soracağım." dedim pozisyonumu ve göz temasımı koruyarak. "Sen beni mi takip ediyorsun!" diye bağırdım. Alaycı bir şekilde gülerek denize baktı ve yürümeye devam etti. Yürümeye devam etti? Bu çocuk beni takmamış mıydı? Ama ben bu çocuğu döverim. Arkasından koşup kolunu kendime doğru çektim. Kaşlarını çatıp bana baktı ve hızlıca kolunu çekti. Gıcıklık sırası bendeydi. Gülümseyip; "Nereye?" diye sordum. Kolumu tutup sıkmaya başladı. "Bela mısın kızım sen? Git şuradan." deyip kolumu hafif itti ama tabi ben baya sarsıldım. Gözlerim açmış bir şekilde karşıma bakıyordum. Ben şok! Ama nolursa olsun gıcıklığımdan vazgeçecek miydim? Hıh, tabi ki hayır! Çantamın askısını düzeltip arkasından yetiştim ve konuşmadan onunla yürümeye devam ettim. Hafifçe bana bakıp yandan gülümsedi ve hızlıca yürümeye devam etti. El mi yaman, bey mi yaman? Bende hızlandım ama tabi upuzun bacakları olduğu için onun kadar hızlı yürüyemiyordum. Ah, tabi. Bunun için hızlanmıştı haspam! Gittikçe daha da hızlanıyordu. Uf! Beni baya geçmişti ve yorulmuştum. "Dursana be!" Durup bana doğru yürümeye başladı. Baş ve işaret parmağıyla yanaklarımı sıkıp tısladı; "Sana benle uğraşmamanı söylemiştim küçük şey." dedi. "Çek lan elini!" diye bir ses geldiğinde ikimizde Berk'e baktık. BERK? Koşarak çantasını atıp bize yaklaşmaya başladı. Çocuğun elini çekip Berk'e doğru yürüdüm. "Berk, sakin ol. Biz sadece konuşu- aaaa! Berk! Dur!" Çocuğu yere yatırıp döven Berk'i sakinleştirmeye çalışıyordum. Çocuk üste çıkıp Berk'e yumruk atmaya başladı. "Ya dursanıza! Napıyorsun sen be!" Çok sert vuruyordu. Son kez bir yumruk atıp bıraktı. Bırakır bırakmaz Berk'in yanına oturdum. Yani yere. Ah canım! Yüzü gözü dağılmıştı. "Berk! Bir şey söyle!" diye bağırırken bir yandan da ağlıyordum. Çocuk ayakta soluk alıp veriyordu. "Git burdan! Gitsene!" diye bağırıp ayağa kalktım. Göğsünden ittim. "Git burdan!" diye bağırırken bir yandan da hıçkırıyordum. Çocuk bana anlam veremediğim bir şekilde bakıyordu. Bir Berk'e bir bana bakıp burnundaki kanı silip, daha yeni farkettiğim sırt çantasını alıp gitti.

......

"Sonra, sonra?" "İşte sonra da ben bunu ittim, git dedim falan. Ay içim sıkıldı yeter, bu 50. anlatışım Çisil." diye yakındım meraklı arkadaşıma. "Ya tamam hadi bir kere daha anlat işte. Göz devirdim. "Hayır." Puflayıp, çocuk gibi somurttu. Gülümseyip yanağından makas aldım. "Beni unutun zaten." diyen Berk'e dönüp yanağından öptüm. Çisil'de diğer yanağından öptü. "Ha şöyle.." diye yüzsüzleşen arkadaşıma bir tokat patlattım yanağındaki morlukları unutup. Acıyla inledi. "Ay, ay, ay. Pardon ya. B-ben orayı unuttum." "Ah. Tamam tamam, sakin ol. Şapşirik." Göz devirip mutfağa gittim. Zeynep bulaşıkları yıkıyordu. Kahkaha atıp sandalyeye oturdum. "Kız Zeyno, bulaşık makinesi varken sen niye yıkıyorsun bulaşıkları?" deyip kahkaha atmaya devam ettim. Köpük alıp yüzüme fırlattı. "Git şurdan Cansu." Gülerek çıktım. Berk'in evindeydik. Bugün okula gitmemiştik; Berk yüzünden tabi. Kızları sahile çağırmıştım. Berk'i taksiye taşıyıp evine getirmiştik. Begümle Aleyna pansuman yapmışlardı. Bende bir yandan olayı anlatmıştım. Şimdi Çisil, Berk, Begüm, ben salonda oturuyor, Zeynep bulaşık yıkıyor, Aleyna da dışarıda annesiyle konuşuyordu. "Hadi gidin siz, ben iyiyim." dedi Berk. Onu yüzü,gözü şişmiş, dudağı patlamış, burnu pamuklu bir şekilde bırakabileceğimizi mi düşünüyordu cidden?

Yarım Saat Sonra

"Tamam ama bak direk yatıyorsun. Hadi görüşürüz." diyerek evden çıktık. Ha bu arada öyle düşünüyorsa, çok doğru düşünmüş çünkü bizi ikna etmeyi başardı. 


LİSELİ (askıya alındı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin