one: maybe if you let me be your hero
Taehyung, beyaz paketteki son dalı çıkartırken soğuktan titreyen elleriyle kırmızı çakmağını buldu ve sigarayı hızla tutuşturdu. Bir sürü kötü alışkanlığı vardı ama içlerinde onu en çok yoranı; sigaraydı. Alkolü genellikle evde içerdi ve ot sardığı zamanlar bir elin parmaklarını geçmezdi. Sigarayı ise... iki günde bir yeni paket alıyordu. Sekiz senedir içtiği illet onu bir gün öldürecekti. Çıktığı barın eski kapısından kestirme bir arka kapıya çıkarken yağan yağmur hem sigarasını söndürüyor hem de kahverengi, dağınık saçlarının ıslanmasına neden oluyordu. Kısık desibelden küfürler ederken boynunu kütletmek istedi. Kafasını sağa çevirdiğinde çıkmaz bir sokağın arasındaki karanlık silueti fark etti. Gözleri tam anlamıyla görmek için kısılırken çıkmaz sokağa girip o bedene doğru ilerledi.
Siyah, ıslak saçların arasından gözüken iki tane minik siyah kedi kulağı yağmurdan dolayı yere bakıyordu. Çocuğun kısa ve kaslı bacaklarının yanında uzanan kuyruğu da kendisine fantastik bir hava katıyordu. Taehyung, şaşırmış bakışlarla çocuğa yaklaşırken elini tedirgince çocuğun omzuna koydu.
"Evin yok mu?" dedi ve derin kahvelerin kendisine döndüğünü gördü. "Hasta olacaksın."
Jimin, omzunu silkip sertçe tıslarken kendini geri çekti ve "Terk edildim," dedi ve ekledi. "yaklaşma bana."
"Korkma," dedi Taehyung temkinle. Kedi-çocuğa nasıl yaklaşacağını bilemiyordu. İlk kez böyle biriyle karşılaşıyordu. "Sana zarar vermeyeceğim."
"Bana zarar vermesen bile," derken Jimin yavaşça ayağa kalkmış, su içinde olan kazağına ve kotuna göz atmıştı. "beni terk edeceksin."
"Eğer izin verirsen," dedi Taehyung. "seni asla terk etmeyeceğim."
Bu siyah saçlı, minik kedi çocuğu kendi kolları arasına almak istiyordu. Kendi kollarında saçlarını severek uyutmak istiyordu. Omuzlarına gelen boyuna baktı ve hafifçe tebessüm etti.
"Gel benimle, pişman olmayacaksın."
Jimin, yağmur damlalarına karışan göz yaşlarını silip göz kalemini kendine yakıştırabilmiş yakışıklı esmere baktı. Tekrar kapının önüne konmak istemiyordu. Yalnızca sevilmek ve sevmek istiyordu. Neden 21.yüzyılda işler bu kadar zordu?
"Peki," diye fısıldadı. Doğası gereği asla itiraz edemiyordu. "lütfen beni bırakma."
Taehyung, yirmi iki yaşında olsa bile henüz kendine bakamazken ve büyük bir bok çukuruna batmışken başına neden böyle tatlı bir bela aldığını bilmiyordu. Sadece, minik çocuğun gözlerine baktığında kendini kahraman gibi hissetmişti. İlk defa, kurtarılmayı bekleyen değil kurtaran olmuştu.
Bu his, inanılmazdı.
two: i'm sorry i'm lost
Jimin, Taehyung'un stüdyo dairesine geleli iki hafta oluyordu ve her şey sanılanın aksine sıradan ve olağan gerçekleşiyordu. Taehyung, Jimin geldikten iki gün sonra sürekli içmeye gittiği bara, barmen olarak işe girmişti ve evi düzenli olarak toplamaya başlamıştı. Ot sarmaya başlayan arkadaşlarıyla görüşmeyi kesmişti fakat sigarasını elinden düşürmüyordu. Jimin, kokudan çok rahatsız olduğu için genellikle yemeğini yedikten sonra odasına gidiyor ve günün on iki veya on üç saati Taehyung'u görmüyordu. Kendini sığıntı gibi hissediyordu çünkü her şeyi Taehyung yapıp hazırlıyor üstelik yatağını da Jimin'e vermişti ve kendisi salondaki geniş koltukta uyuyordu. Jimin, bugün Taehyung geldiğinde onunla konuşmayı umdu ve burnunu kırıştırırarak koltukta cenin pozisyonu aldı.
Taehyung, sessizce anahtarı delikten çıkartırken koltukta uzanan Jimin'i gördü ve ona sadece bakmanın bile kendisine iyi geldiğini fark etti. Yüzüne güneş ışığını kıskandıracak kadar ışıltılı bir gülümseme yerleşirken yatan çocuğun alnına ıslak bir öpücük kondurdu. Kedi kulakları, tombul yanaklarıyla muazzam bir ilişki kurup karşısına resmen dokunulmaz bir dünya harikası çıkartıyordu. Hayal dahi edemeyeceği kadar güzel olan çocuğu izlerken Jimin, koyu kahvelerini açtı ve Taehyung'u bir santimetre uzağında görünce çarpıntıya dönüşen kalp atışlarına engel olamadı.
"Jimin," diye mırıldandı Taehyung. Alkol dolu nefesi, minik kedinin kusursuz yüzüne çarpıp duruyordu. "bunca zaman nerelerdeydin sen?"
"Üzgünüm," dedi Jimin, gözlerini sevimli bir şekilde büyütürken. "kaybolmuştum."
"Seni buldum," dedi Taehyung. Bardaki iğrenç kavgadan sonra nasıl amaçsızca yürüdüğünü ve paketteki son sigarayı dudaklarına nasıl koyduğunu bile hatırlıyordu. "seni iyi ki buldum."
"Neden?" diye sordu Jimin. Taehyung'un kötü alışkanlıkları olduğunu biliyordu ama kendisine yardım ettiği için içindeki insanın harika biri olduğuna yemin edebilirdi.
"Sen," dedi Taehyung. Jimin'in kedi kulakları titrerken kuyruğu havalanmıştı. "hayatımdaki tek doğru şeysin."
Jimin'in kulakları kızarırken burunları bir anlığına birbirine değdi ve Jimin, geri çekilmek için hamle yapacakken belinde sert elleri hissetti. Aralarındaki mesafe denilen şey tutuşan bir kıvılcama dönüşmüştü.
"Şimdi seni öpersem," dedi Taehyung ve tüm kızların kalbini zora sokan yamuk gülümsemesini Jimin'e gönderdi. "benimle kalmaya devam eder misin?"
Jimin'in aklı ve duyguları birbirine girerken hormonlarını kontrol edemedi ve dudaklarını ihtiyaçla araladı. Taehyung, sağlam bir cevap almak için pembe dudaklarını Jimin'in kızıllarına sürttü ve kedi çocuk, onun için çoktan hazırdı.
"Seninle kalacağım," diye cevapladı Jimin. "dünyadaki en rahat yer; senin kolların."
three: yes, you're my kitty
Jimin, Taehyung'un saçlarına sürtünerek parmaklarında gezdirirken şanslı oğlanı uyandırmak için "Miav," dedi ve sevimlilik yapmak için uğraşmaya çalıştı. "sevgiliiim uyansana."
"Jimin," dedi Taehyung hem uykulu hem de ciddi bir sesle. "sevimlilik yapmaya çalışma, sevimli olmak istiyorsan doğal davranman yeterli."
"Hrrr," diye boynuna gömüldüğü Taehyung'un kolunu tırnaklarıyla çizen Jimin, bazen kedi-çocuk olduğu için şanslı hissediyordu çünkü özel yetenekleri çoğunlukla işine yarıyordu.
"Jimin, sikeyim! Ne yapıyorsun?"
Taehyung kan toplayan çiziklere bakarken hızla yataktan kalktı ve dağılan uykusuna küfür ederek Jimin'e bakmadan sigara paketini kapıp balkona ilerlerken Jimin şok içinde kalmıştı. Bacaklarını kendine doğru çekerken dolan gözlerini saklamaya çalışmadı ve ağlamaya başlarken kalbindeki yanmayı hissederek kendine kızdı. Yine her şeyi mahvetmişti.
İki saat boyunca ağladıktan sonra kızaran gözlerini kaşıyarak balkonda sigara içmeye devam eden Taehyung'un yanına çıktı ve balkon demirlerine yaslanırken bir modeli andıran sevgilisini izledi. Onu bu aciz haliyle hak edip hak etmediğini bile bilmiyordu.
"Üzgünüm," dedi Taehyung. Jimin'in girdiğini görünce. "aniden fazla çıkıştım."
"Önemli değil," dedi Jimin, sesi titrerken. "bazen kendime hakim olamıyorum. Tam olarak insan olmadığım için."
Taehyung, beşinciyi de söndürüp kül tablasına bırakırken ağlamaktan kendini heba etmiş, kedi çocuğa ilerledi ve yüzünü avuçlarının arasına aldı.
"Şşş," dedi ve dudaklarını sıcak dudaklara bastırmadan devam etti. "sen benim en değerli hazinemsin."
Jimin'in kimsede bulunmayan nadide kokusunu içine çekerken "Sen benim, kediciğimsin." dedi.
"Sonsuza dek."
Saniyeler sonra; bir yangın koptu ve kedi-çocuk Jimin ile ahlaksız Taehyung dudaklarını birleştirdi. Atmosfer, kendiliğinden büyülenirken Jimin, minik ellerini Taehyung'un sırtına koyarak kendini ona teslim etti.
İlk tanışmalarını hatırlarke pişman olmadığından emindi.
Kim Taehyung, onu asla bırakmayacaktı.
---------
aw çok kısa bir one-shot oldu benim için 3000-4000 kelimeleri gördüğüm için fakat minnoş olduğunu düşünüyorum ^_^
ilk defa catboy yazdım o yüzden lütfen hatalarımı maruz görün ve yorumlarınızı eksik etmeyin~
hikayeyi merve sayesinde yazdım çünkü o böyle bir şey yazmamı istedi kkkk
umarım beğenirsin canısı!
istek one shot almalı mıyım sizce bilemedim ehehehVE VE
MULTİMEDYA....
arkadaşlar, tanrı var
bu kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i'm your cat or nah? :: vmin (one-shot)
Historia CortaBeni buldun, ıslak bir arka sokakta ve son sigaranı içerken. Beni buldun ve sonra sordun. "Bunca zaman nerelerdeydin sen?" Beni kendi içinde buldun ve dünyanın en şanslı kedisi oldum. credit: the fray - you found me for; flawlessyoongi catboy...