VI

167 17 2
                                    

"Sonlandırıcılar'dan bir haber var mı?" diye umutsuzca sordu Jimin.

"Başkanlar toplantı yapmış ama senin oluşturduğun çatlağın aralarındaki meseleden daha önemli olduğuna karar vermiş olmalılar ki anlaşmayı yenilemişler. Anlayacağın savaş yok."
Derin bir iç çekti Jimin. Şu an Merkür'de her şey karışık bir haldeydi. Dünyayla olan bağlantıları kesilmişti, kimse koruduğu kişiden haber alamıyordu. Panik havası hakimdi, herkes korkuyordu.

"Madem her şey için zamanı geri alabiliyorlar, şimdi de alsınlar sorun çözülsün." İyi de sorunu çıkarıp köşeye çekilmemişti ki, çözüm arıyordu.

"O kadar basit değil Jimin. Bu çatlağın daha da çok büyümesine neden olur, yapamazlar." diye cevapladı Taehyung, arkadaşının önerisini.
Ne yapması gerektiğini bilmiyordu, her zamanki gibi. Diğer insanlar bir yana aklında sadece Seulgi vardı. Ona ne olmuştu? Evde miydi şu an? Zor bir durumda mıydı? Jimin'e ihtiyacı var mıydı? En kötüsü de hala hayatta mıydı? Kafayı yemek üzereydi Jimin.

Hayıflanmak üzereyken aniden durdukları odanın kapısı hızla çalınmaya başladı. Panikle birbirlerine baktılar. Taehyung şüpheyle kalkıp kapıyı açtı. Karşılarında Kurul Askerleri vardı. Kıyafetleri hala tertemiz ve düzgündü.

"Park Jimin, Başkan seni çağırıyor! Gidiyoruz." diye kolundan tutup Jimin'i sürüklemeye başladılar. Taehyung da arkasından gitmeye yeltenince,
"Sen burda kal. Başkan yalnız konuşmak istedi." diyerek asker onu durdurdu. Jimin sorun yok diyen gözlerle baktı Taehyung'a. O da tamam manasında başını salladı.

Askerler Jimin'i Kurul kapısının önüne geldiklerinde yere fırlatırcasına bıraktılar. Gözlerini devirerek yerden kalktı. Üstünü silkeleyip Kurul kapısını itti. İçeri girince arkası dönük kendisini bekleyen Başkanı gördü. Yavaşça yaklaşınca kensine döndü. Sinir ve pek çok duyguyu bir arada barındıran gözlerini Jimin'e dikip konuşmaya başladı.

"Geldin demek." Sesindeki hissi çözemiyordu. Sinir mi, tatmin olmuşluk mu yoksa intikam mıydı?

"Evet efendim." diye karşılık verdi Başkana. Olacakları az çok biliyor fakat tamamen kestiremiyordu.

"Yaptığın aptallığı unutmadın değil mi? Sonuçlarıyla uğraşıyoruz hala. Senin yüzünden tahrip olan kapının düzgün çalışıp çalışmayacağı belli bile değil daha, denemeye korkuyoruz. Fakat...  neyse ki sen varsın! Çatlakla uğraşacak kişinin sen olacağını söylemiştim, bunun için dünyaya gideceğini de..."

"Ama efendim anlaşmanın yenilendiğini, Sonlandırıcılar'ın sorun çıkarmadığını duymuştum." dedi Taehyung'un söylediklerini hatırlayarak. Başkan sinirini yatıştırmak için derin bir nefes aldı.

"Ancak delikle ilgilenip sorunları düzeltebilirsek anlaşma geçerliliğini koruyacak, bu onların şartı." Arkasını döndü. Jimin'den uzaklaşıp kapıya doğru yürüdü. "Sana gelince az önce de dediğim gibi, dünyaya gidiyorsun. Henüz dünyada nelerin değiştiğini bilmiyoruz, senin de ilk aşamada öğreneceğin bu olacak. Hem dünyaya gitmek konusunda pürüz çıkaracağını da sanmıyorum." Gözlerini devirdi. "Ne de olsa 'o' da orada." Derin bir nefes alıp devam etti. "Aramızda sürekli bir bağlantı olacak. Öğrendiklerini bize ileteceksin. Ama ondan önce..." Kurul kapısına bakıp kapalı olduğundan emin oldu. "...sana söylemem gereken bir şey var." Jimin dikkat kesilmişti. Ne söyleyecek olabilirdi ki?

"Dünyada... bir adam var Jimin, hepimizin atası o. Gelmiş geçmiş her şey hakkında bilgisi var. Onu bulman gerekecek. Bizimle karşılaşmak bile istemediği için kimliğini senden gizleyecektir, senin için zor olacak ama her şeyi eski huzurlu haline döndürebilmek için onu bulmak zorundasın." Ardından dünyayla bağlantıyı sağlayan kapıyı bir eliyle açtı ve "Hadi Jimin, git artık. Yapman gerekeni yap; aksi takdirde iyi şeyler olmayabilir." dedi. Jimin korkuyordu, her şey için. Arkadaşları için, Seulgi için, kendisi için... Yapması gerekeni yapacaktı. Başını sallayıp Başkanın açmış olduğu kapıya doğru yürüdü.

"Geçen seferden tecrübeli olmalısın, nasıl çalıştığını kendin bulduğuna göre," Başkan imalı konuşmuştu. Jimin bir şey demeden kapıdan dışarı ilk adımını attı, o ışık hala duruyordu. "Umarım çalışır." dediğini duydu Başkanın. Jimin derin bir nefes alıp aklından Seul'u geçirdi. Diğer ayağını da kapıdan geçirince yoğun ışık hücum etti, gözlerini bir süre açamadı.

Henüz gözlerini açmamıştı ki gürültüden kulağı patlayacak sandı. Aniden gözlerini açınca şok oldu. Binlerce kişi bir arada ellerinde ışık sallayarak bağıra çağıra şarkı söylüyorlardı. Şoku daha atlatamamıştı ki birisi gelip gülerek kolunu boynuna doladı.

"Jiminnie~~ Niye söylemiyorsun? Fanlarımızı bal sesinden mahrum bırakma, değil mi A.R.M.Y??" Boynuna kolunu dolayan kişi kalabalığa doğru bağırdı. Bir elinde mikrofon bir elinde ışıklı topa benzer bir şey tutuyordu. Bir saniye! Bunu bir yerden hatırlıyorum, diye geçirdi aklından. Ama nerden?... Seulgi! Seulgi o gün elinde bunlardan sallıyordu. Sahnenin diğer tarafına bakınca, yine o günkü olduklarını tahmin ettiği pembe ve yeşil saçlı oğlanları gördü. Allah aşkına ne oluyordu burada?!!?! Yoksa... Yoksa Jimin şarkıcı mı olmuştu??

My Angel  •  SeulMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin