PLAZA KIZLARI 2. BÖLÜM

1.6K 111 27
                                    


Basılı kitaptır. İlk iki bölüm ön okuma şeklinde yayınlanmıştır. 


                                                                                                   
                                2.Bölüm

"Zamanın mahvetmeyeceği bir şey yoktur."

                                                           Horatius

Hayal kırıklığı mı yoksa öfke mi?

Yağmur yaklaşık üç saat kadar geciktiği plazanın kapısından içeri girdiğinde duştaki gizemli adamın bu iki duygudan hangisini hissettiğini düşünüyordu. Siyah kalem eteği, beyaz dik yaka gömleği ve onu olduğundan çok daha uzun gösteren ince topuklularıyla hiçbir sorun yokmuş gibi gözüktüğüne emin olmasına rağmen yine de kendine şöyle bir baktı. Aceleyle alınmış bir duş ve değiştirdiği kıyafetleriyle kendini çok daha iyi hissediyordu. Tabi bu ne kadar mümkünse... 

Öz güveni tazelenmiş bir şekilde metalik asansöre binerek on beşinci kata çıktı. Yapması gereken tek şey olabildiğince sakin ve umursamaz görünmeye çalışmaktı. Ağır adımlarını uzun koridorda sistemli bir şekilde atarken tüm bakışlar üzerine çevrildi.

Hahh! Nedense bu durum onu hiç de şaşırtmamıştı. Ne görmeyi bekliyorlardı ki sanki? Eski sevgilisi evleniyor diye bitip tükeneceğini mi? Başını sol tarafa doğru çevirdi ve parmağındaki yüzüğü büyük bir keyifle etrafındaki kalabalığa gösteren Seçil'i gördü. Kızıl kırmızı karışımı saçlarını tepesinde sıkıca toplamış, üzerine siyah bir elbise giymişti. Abartılı mutluluğu öyle belli oluyordu ki kahkahaları sanki Yağmur'un duyması için özenle seçilmiş gibiydi.

Yağmur anlık ama derin bir bakış sonrası yüzüne kondurduğu sahte gülümsemeyle Seçil'in önünden yavaşça geçerek Erol Bey'in odasına doğru ilerledi. Şu an ondan çok daha önemli sorunları vardı. Onu dikkatle süzen birkaç kişinin önünden geçerken istemsizce durakladı ve çaktırmamaya çalışarak adamların görünüşlerine baktı.

 Acaba dün akşam... 

Başını hafifçe geriye atarak adamların sırtına doğru hızlı bir bakış attı. Hayır; biri çok ince diğeri ise çok iriydi. İkisinin de banyodaki adamla uzaktan yakından bir benzerlikleri yoktu. O adam daha... Bir an ne söylemesi gerektiğini bilemeyerek bakışlarını yukarı kaldırdı. Sanki daha kaslı ve fit bir vücuda sahipti. Derin bir nefes alarak Erol Bey'in kapısını hızla çaldı ve kendini odanın içerisine attı. Gerçekten özellikle bugün aşırı şansa ihtiyacı olduğunu hissediyordu.

"Sonunda gelebildin Yağmur?" diyen Erol Saygıner içeri giren Yağmur'un yüzüne memnuniyetsizlik dolu bakışlarını çevirdi. Sesi sert ve son derece imalıydı. Yağmur daha saniyesinde böyle bir tavırla karşılaşacağını bilse de bu durum yine de hoşuna gitmemişti. Bazen herkesin kötü bir sabahı olabilirdi değil mi? Gülümsemeye çalışarak odanın ortasına doğru birkaç adım daha attı. Erol Bey'in siniri karşısında yapabileceği tek şey sakin olmak ve bir sorun yokmuş gibi davranmaktı. Kapıyı yavaşça kapatarak, "Geldim efendim,"dedi.

"Bu ne sorumsuzluk Yağmur?"

Yağmur geniş masanın arkasında oturan orta yaşlı adama bakarak derin bir nefes aldı. Ellerini saygılı bir ifadeyle önünde birleştirmişti. Her ne kadar aralarında kocaman bir masa olsa da Erol Saygıner'in kızgın bakışlarının bu kadar yakınında olmak onu endişelendiriyordu. Büyük bir salon genişliğindeki odayı ilk defa görüyormuş gibi dikkatle etrafına göz gezdirdi ve hemen çaprazında duran koyu kahve deri kaplı koltuğa bakışlarını çevirdi. Erol bey henüz kendisine otur dememişti gerçi ama acaba otursa...

PLAZA KIZLARI (Basılı Kitap -   Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin