Sabahın ilk ışıkları çiçeklerin çiğden ıslanmış yapraklarını parıldatıyordu. Hafifçe aralanmış perdeden de odama süzülüyordu. Alarmın çalmasına daha çok vardı, fakat uyanmıştım. Biraz sonra Çilli ötmeye başladı. Kulağı tırmalayan bir ötüşü vardı. Nihayet susumayı bildi. Dün gece görüşmesine gittigim işe kabul edilmiştim. Sonra da bi kaç arkadaşla kafaları çekmeye gitmiştik. İşe bugün başlamam gerekmesine rağmen yataktan kalkmak istemiyordum. Dün geceki eğlenceden kalma yoğun bir yorgunluk vardı üzerimde. Kalkmaya üşeniyordum. Sonunda üşengeçliğimi atlatabildim ve yorganı üstümden kaldırdım. Terliklerimi ayağıma geçirdim ve tuvalete doğru yürüdüm. Yüzümü yıkayınca biraz kendime gelmiştim. Kafamı kaldırıp aynaya baktığımda beni şok edecek bir manzara beni bekliyordu. Gözlerimin içi güneş batarken bulutların aldığı kızıl renge boyanmış gibiydi. Önce korktum, ne olduğunu anlamadım. Yüzümü kuruturken dün gece gördüğüm rüyayı hatırladım birden. Gördüğüm olayları yarım yamalak hatırlıyordum. Bir ateşin ortasında gibiydim, ama ateş beni yakmıyordu. Çok tuhaf bir rüyaydı. Zaten eski eşim Nebahat'le boşandığımızdan beri görmek istemediğim rüyalar görmeye başlamıştım. Onunla boşanma hikayemiz ise bambaşkaydı. Tamamen önyargı ve yanlış anlaşılmadan dolayı boşanmıştık. Ondan sonra hayatımın düzeni dengesi bozulmuştu. O hayatımdan çıkma kararı aldıktan sonra farklı şeyler olmaya başlamıştı. Sakinleştiriciler, antidepresanlar ve psikologların peşi sıra gelmiyordu. İlk evliliğimdi ve son olmasını istiyordum. Ondan bana kalan tek ve en değerli şey ise küçük kızımız Şeyma'ydı. Oda hala odasında uyuyordu ama birazdan uyandırmam gerekiyordu. Çünkü kreşe götürecektim. Yavaş yavaş kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Bir yandan çay demlenirken diğer yandan da omlet hazırlamaya çalışıyordum. Artık saat biraz ilerlemişti. Kapı ikinci defa çalınca duyabildim. Bunu kapıyı açtığımda elinde ekmek tutan bakkalın çırağı söyledi:
-"Hikmet amca neden açmıyorsun kapıyı? İki defa çaldım"
-"Tamam oğlum geldim işte. Ver bakalım. Teşekkürler ufaklık. Ali abiye selamlarımı ilet"
12 yaşlarında sarışın, burnu yok denecek kadar küçük, Erzurum göçmeni bir ailenin çocuğuydu.
İçeri girdim ve kahvaltıyı masaya yerleştirip kızımı uyandırmaya gittim. Tam kapıyı açtığım anda Şeyma'nın da gözlerini açtığını gördüm. Yanına yaklaşıp alnından öptüm.
-"Günaydın kızım"
Kucağıma alıp elini yüzünü yıkadıktan sonra masaya geçtik. Bir yandan kendim yiyip bir yandanda ona yedirmek epeyce zahmetliydi. Nihayet kahvaltımızı yaptık. Önce Şeyma'yı hazırladım, sonrada kendim hazırlandım ve evden çıktık. Eski kasa bir Chevrolet'im vardı. Binip kreşe dogru yola çıktık. Kreşe varana kadar tuhaf birşey olmadı. Şeyma'yı bırakıp işyerine doğru yola koyuldum. Trafiği de hesaplayarak biraz erken çıkmıştım ama yollar beklediğimden daha işlekti. Neyse ki zamanında işyerine vardım: "REKOR HOLDING"
Girişteki danışman kadına yaklaşıp;
-"Merhaba, kolay gelsin. Ben Faysal Bey'in yeni sekreteriyim. Adım Hikmet Yazar. Bugün başlamam söylendi".
-"Biraz bekleteceğim sizi"
Sonradan adının Derya olduğunu öğrendiğim bu kadın Istanbul'un yerlilerindenmiş. Masmavi gözleri, at kuyruğunu andıran simsiyah saçları ve gülümserken kulaklarına varan ağzıyla farklı bir izlenim uyandırıyordu.
Biraz sonra bana dönüp;
-"Şuraya bir imza alabilir miyim? Teşekkürler. Aramıza hoşgeldiniz Hikmet bey.."
-"Teşekkürler hanımefendi"
Artık yeni bir işim vardı. Nebahat'ten sonra hayatımı yeniden düzene katmak için bir fırsat! Bunu iyi değerlendirmeliydim. Bunun için işime odaklanmam ve denileni yapmam gerekiyordu. Ve masama oturmuştum. Artık herkesin adını duyunca "wow" dediği büyük patron Faysal Rekor'un sekreteriydim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenti
Teen FictionKarısıyla boşandıktan sonra yeni bir işe girip hayatını yeniden düzene koymaya çalışan ve beklemediği bir anda eski yaşantısı tersine dönen bir adamın hikayesi... BEKLENTİ'lerinizin boşa çıkmaması dileğiyle...