Bölüm 3

16 1 0
                                    



    İnsanların umursamazlığı, tutunacak dalının olmaması, mutlu olduğunda,üzgün olduğunda, ağlamaktan gözlerinin şişmesi sonucunda, susup haykırdığın zamanlarda gidecek yerinin olmaması... Kimsesizlik.

Hepsi bir olup seni dipsiz bir kuyuya sürüklediğinde, onlardan ne olursa olsun kurtulmak istersin. Sonucunda ne olacağını umursamadan, sana ne olacağını umursamadan. Sadece kurtulmak istersin. Hepsinin yok olmasını, nefes alamadığını hissettiğin o kuyudan ellerinin paramparça olmasını önemsemeden, düşüp her yerinin yaralanmasını, kemiklerinin kırılmasını önemsemeden sadece oradan çıkmak istersin. Peşinde varlığından şüphe duymadığın duygular, yargılar, günahlar, çaresizlik. Hepsinin bir olup seni iyice o kuyunun dibine çekeceğinden eminsindir. Nefesini keseceklerini bilirsin ama tek dersin oradan çıkmaktır. Güneşi, ayı, bulutları veya yıldızları görmek istersin. Özgürlüğünü istersin ama ulaşamazsın. Her bir kişiyi her bir yemini her bir sözü her bir ihaneti, anıyı, hepsini... her şeyi unutmak istersin. Ama bunun imkansız olduğunun farkında değilsindir. Duyduğun her ses sana geçmişi hatırlatır. Dudaklarının arasından tıpkı esaretten kaçan, özgürlükten yoksun insanlar gibi olan kelimeler sana geçmişi hatırlatır. Sonbaharda burnuna ulaşan o eşsiz toprak kokusu, kışın teninin üzerini yakan soğukluk sana geçmişi hatırlatır. Hatırlar hatırlar durursun,hatırlar hatırlar ölürsün. Hiçbir şey değişmez. Ölüm, ölümün hiçbir şeyi değiştirmez, değiştiremez.

Ölümün dahi hiçbir şeyi değiştirmediği dünyada yaşıyordum. Yaşamın dahi öldürdüğü bir dünyanın boş sokaklarında 'huzurlu' evime gitmek için düşüncelerimle boğularak yürüyordum. Her şey sanki beynimin duvarlarında yankılanıyor, eko yapıyordu. Bana yaşadığım şu dünyanın, hayatın her bir anını tekrar ettiriyordu. Daha çok düşünüyor daha çok ölüyordum sanki. Daha çok soğuyordu sesim, daha çok üşüyordu ruhum ve ben onların üşüdüğünü biliyor her haykırışlarında daha çok üşümeleri için elimden geleni yapıyordum. Onların ısınmasını istemiyordum. Şu an olduğum insan, olmak istediğim insandı. Olmak istediğim, olmaktan kaçındığım insandım.

Okuldan çıkmış, eve gidiyordum. Resim sınıfından çıktığımda saat gece yarısına geliyordu. Okuluma çok yakın olmayan evime hemen gitmemek için yürümeyi seçmiştim. Yola çıkalı baya oluyordu. Gece olduğu için soğuk olan hava elimi dışarıya çıkarmama izin vermediği için telefonu elime alamıyordum. Saate bakmak istiyordum ama bu çokta umurumda değildi. Saati önemseyen insanlar , başkaları tarafından önemsenen insanlardı. Ben hiçbir zaman onlar gibi olmamıştım. Olmayacaktım da. Bunun için gece saat kaçta evde olacağım da bana kalmıştı. Hatta istersem hiç gitmezdim.

Yaklaşık olarak yarım saat yürümüştüm. Evin olduğu sokağın başına gelmiştim. Ev buradan bakılınca da görünüyordu. Işıklar yanıyordu. Kaşlarımı çattım. Bu saatte annem uyanık olmazdı. Babam da genelde evde olmazdı zaten. Gerçi dün akşam evde değildi. Bugün belki gelmiş olabilirdi. Ama gelse dahi bu saate kadar o da uyanık durmazdı. Annemle ya da benimle konuşmamak için her gece erken uyurdu. Gerçi uyanık olsa dahi odamdan çıkmayıp dolayısıyla da onunla konuşmayacaktım zaten. Onunla konuşmayalı anlaşmaya çalışmayalı çok uzun zaman oluyordu. Küçükken bunun için çabalardım ama yıllardır bunu yapmak için bir düşüncem bile yoktu. Onunla yıllardır tek anlaşma yolumuz vardı. O küfür ederdi, o hakaret ederdi, o beni bizi istemediğini haykırırdı. Ben ise ilk 5 dakika dinler sonra kulaklığımı takar, son ses müzik dinlerdim. Dinlerken düşünürdüm. Düşünürken ağlamak isterdim, benimde onu istemediğimi haykırmak isterdim. Sadece susarken yapmak istediklerimi düşünürdüm. Sonra yeter artık der resim yapardım. Buydu. 17 yılın suskunluğunu taşıyordum dudaklarımda. Sonra da suskunluğumu alıp parmaklarıma aktarıyordum. Onlar benim dudaklarımın yapamadığını yapıyorlardı. Nefret kusuyorlardı. Bağırıyorlardı, haykırıyorlardı. Aslında parmaklarım gözlerimin dahi yapamadığını yapıyorlardı. Ağlıyorlardı. Ağlamayı sevmiyordum. Ama bu hiç ağlamadığım anlamına gelmiyordu. Babamın kokusunu bilmiyordum. Sarılmamıştı ki nasıl bilebilirdim? Bir gün odamdan okula gitmek için çıktıktan sonra annemlerin odasının önünden geçerken babamın parfüm sıktığını görmüştüm. Kapı açık olduğu için parfümün kokusu direk odanın çıkışına geliyordu. İşte o gün okula gitmemiş, bir parka gidip biraz oturmuş sonrada eve gidip banyoya girerek bütün gün ağlamıştım.

Yanan Mum AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin