¤¤¤
Bu ficde anlatılanlar tamamen hayal ürünüdür.
Umarım tüm iyi yerleri bir gün gerçek olur.Keyifli okumalar.
Ajxjxbwjs biraz ciddi gibi oldum, inşallah beğenirsiniz.
Yorum yapsanıza, hoşuma gidiyor. :D¤¤¤
"İstemiyorum!"
Yaşadığım kırgınlıkları artık içimde tutamıyordum. Bunca zaman tüm bu acılara göğüs geren bizmişiz, benmişim gibi değildi artık sanki. Kalbimdeki kırıkların ağrısı dayanma gücümden ağır basıyordu artık, bazı zamanlar kendimi küçük bir çocuk tarafından kırılıp da kenara atılmış bir oyuncak gibi hissediyordum.
Yenilerle yarışamayacak kadar yıpranmış ve paramparça olmuş bir oyuncak gibi hissediyordum.
"Bunları görmek istemiyorum artık!" dedim, dayanma sınırımı çoktan aşmıştım. Öylesine yorgundum ki ağlamak bile zor geliyordu bana. Eve girip beni sindiğim köşemden çıkarmaya çalışıyordu ama ben artık tükenmiştim. Yabancılara bahşedilen her gülüşte bir adım daha yanaşıyordum beni yutacak olan uçuruma.
"Delirtme beni artık Seungri! Neyi istemiyorsun?" Farkındaydım, tüm bu yaptıklarımdan sonra artık onun da sabrı kalmamıştı. Beni anlayamadığı için sabrı kalmamıştı. "Benimle konuşmuyorsun. Bana anlatmıyorsun. Son zamanlarda seni anlayamıyorum, Tanrı biliyor ya, çok çabaladım, seni anlamak için elimden geleni yaptım ama bulamıyorum, çözemiyorum seni. Çekimler bitiyor; güle eğlene neler yaptığımıza dair çekilen görüntüleri kahkahalarla izliyorsun, ben senin kahkaha atışını izlemeye doyamadan bir anda suratın beş karış geçip bir köşede ağlama isteğini bastırmaya çalışan çocuklar gibi somurta somurta oturuyorsun. Ani değişimlerinin sebebini bilmiyorum ve bu beni yoruyor, boşa kürek çekiyormuşum gibi hissediyorum."
Herkesten gizli, kimsenin bilmediği evimizde son zamanlarda sanki kavga etmek ya da tartışmak için buluşuyorduk, oysa ki biz bu evi birbirimizi rahatça sevebilmek, birbirimize rahatça dokunabilmek için almıştık. Tüm hayal kırıklarıma rağmen yine de bu eve, onun beni her zaman rahatça bulabileceği bu yere sığınıyordum. Beni aramak için aklına başka bir yer gelmiyordu, tıpkı benim sığınmak için aklıma başka bir yerin gelmeyişi gibi. Direkt evimize gelip beni dipsiz kuyulardan çıkarmak için çabalıyordu.
Üstündeki ceketi çıkarıp, sırf ben istedim diye aldığı dünyanın en iğrenç rengine sahip olan koltuğun (berjer) üzerine bıraktı. Modelini beğenmiş ve tek renk oluşunu kafama fazla takmamıştım, üstelik Jiyong'un tüm o mızmızlanmaları beni daha da istekli bir hâle getirmişti. O koltuğu evimize sokmaya ikna oluşunu aynı günün gecesinde ödüllendirmiştim; beki de bu yüzden evimiz benim istediğim eşyalarla doluydu.
"Gülmeni," dedim adımlarım beni ona doğru sürüklerken, kaşları çatılırken ne demek istediğimi çözmeye çalışır gibi baktı bana. "Başkalarına gülmeni, ellerinin başka yüzleri kibarca okşamasını, onlara öpüşmek için yanaşmanı... işte bunları, tüm bunları görmek, izlemek istemiyorum artık. Beni yaralıyor tüm bunlar. Burada seni istediğim gibi istediğim kadar öpebiliyorken, benim aksime o mankenlerin kamera karşısında özgürce dudaklarını senin dudaklarına değdirmesi beni öldürüyor." Uzanıp dudaklarından öptüm, ikiye bölünmüş parçalar dudaklarımın arasında bir oldu onları emerken. "Bu dudaklar benim." dedim geri çekildikten sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ineffable || Nyongtory
Fiksi PenggemarOnları boş ver, boş ver ki kelimeler kifayetsiz kalmasın.