"Ölüm diye düşünüyorum.Ölüm kokuyor."
Gözlerimi birden açtığımda beyaz duvarla göz göze geldim. Ellerimi boğazıma koyup nefes almaya çalıştım. Bi yandan da gördüğüm kabusun etkisinden çıkmak için çabalıyordum. Her gece bu hissi yaşamaktan nefret ediyordum. Nefes alamayarak uyanmaktan, bana verdiği dehşetten nefret ediyordum. Sırf gördüğüm bu kabuslar bile unuttuğum geçmişimin karanlık tarafını fısıldıyordu bana.
Yatakta dönüp tavana bakmaya başladım. Sık nefeslerim biraz daha normale dönmüş ve yaşadığım korkudan sonra sakinleşmenin etkisiyle kulaklarımdaki uğuldama azalmıştı. Derin bi nefes alıp alarmım çalmadan ben kalktım. Yanan yanaklarıma elimin tersini bastırıp lavaboya girdim. Aynaya bakmayı reddedip lavaboya elimi yasladım. Kafamı eğip gözlerimi kapattım. Başım dönüyordu. Derin bi nefes alıp başımı kaldırdım. Aynadaki yansımada beklediğim gibi bir görüntü vardı. Solgun bir yüz, mor göz altları, kurumuş dudaklar, odağı belirsiz ama zaten ne gördüğünü, ne göreceğini bilemeyen buz mavisi gözler...
Yüzümü yıkadığımda biraz daha kendime gelmiştim. Su her zaman beni kendime getirirdi. Odama geçip siyah etek, beyaz gömlekten oluşan okul kıyafetimi giyip odadan çıktım.Mutfaktan krep kokuları geliyordu. Burukça gülümsedim. Teyzem beni yalnız hissettirmemek için her sabah benden erken kalkar bana kahvaltı hazırlardı. Ailemden bi tek o kalmıştı. Annem, babam ve ablam öldüğünden beri onla yaşıyordum. Ailem hakkında pek fazla şey söylememişti bana. Sadece trafik kazasında öldüklerini, benimde o araba da bulunduğumu ama şans eseri kurtulduğumu anlatmıştı. Benden bir şeyler sakladığını biliyordum, çünkü ne zaman bu konuyu açmaya çalışsam dolan gözlerini kaçırır, konuyu değiştirmeye çalışırdı. Israr ettiğimdeyse önceden anlattıklarını ısıtıp ısıtıp önüme getirirdi.
Mutfağa girdiğimde teyzemin krepleri tavada çevirmeye çalışırken gördüm. Hiç bir zaman beceremezdi ama ısrarla denemeye devam ederdi. İstemsizce bu inatçılığına güldüm. Sanırım ona çekmiştim.
Teyzem bi kaç kere krepi düşürme tehlikesi yaşayıp homurdanırken sonunda sandalyeye oturmuş masadaki kahvaltılıklardan otlanan beni fark etmişti. Ağzım salatalık doluyken masumca gülümsedim.
"Gonoydon"
Teyzem benim bu halime gülüp yaptığı krepleri önüme koydu. "Sana da günaydın."
"Elemeler için hazır mısın?"
Kafamı salladım. "Sanırım. Eğer yeterince iyi olursam yıl sonunda ki turnuvalara katılabilirim."
Okulumuz her sene olduğu gibi bu sene de diğer okullarla turnuva yapmak için 3 tane yarışmacı seçiyordu. Önceki seneler katılmamıştım ama bu sene katılacaktım. Yüzmek benim için bir tutkuydu. Neden bilmiyorum ama su bana iyi geliyordu. Düşüncelerimi, ruhumu arındırıyordu.
Bi kaç teşvik ve motive edici sözlerden sonra kahvaltımı bitirip evden çıkmıştım. Okulum eve yakındı. Biraz yürüdükten sonra okula varmıştım. Dolabımdan kitaplarımı aldıktan sonra sınıfa geçtim. O sırada da Eylül sınıftan çıkıyordu. Beni görünce yüzü ışıldadı.
"Ben de seni aramak için çıkıyordum." Sonra o anda aklına bir şey gelmiş gibi gözleri yeniden ışıldadı. Heyecanla bana yaklaşıp fısıltıya benzer bi sesle "Okula yeni birisi gelmiş. Ve söylenenlere göre çocuk yı-kı-lı-yo!" Onun aşırı tepkisine gülüp onu dinlemeye devam ettim. "Ve bil bakalım hangi sınıfta?" Aslında cevabını biliyodum ama yine de sorarcasına kaşlarımı kaldırdım. Küçük çapta bi çığlık atıp "Bizim sınıfta!" dedi. Eylül'ün yakışıklı erkeklere karşı büyük bi zaafı vardı. Her şeyini araştırır, peşlerinden platonik misali gezerdi. Ama kısa sürede de sıkılırdı. Bu yüzden hiç bi zaman uzun ilişkisi olmamıştı.
