Göz kapaklarımdaki ağırlıkta nedir böyle? Gözlerim ağrıyordu. Yavaşça gözümü açıp etrafıma baktım. Bir tarlanın ortasındaydım. Üzerimde bir parti kıyafeti vardı. Biraz daha anımsamaya çalışırken birden doğruldum. Karmakarışık sarı saçlarım ve kanlanmış yeşil gözlerim... Etrafa bakındım, biraz uzağa bakınca göreüğüm ev her şeyi açıklıyordu. Dün akşam Cenk evinde bir parti vermişti, oldukça eğlenceliydi ama ailesi gelince herkes hızla evden kaçmıştı. Çok fazla içtiğim için buraya kadar gelip bayılmış olmalıydım. O an partiye tek gelmediğimi hatırladım. Hemen ayağa kalktım, topuklu ayakkabılarımı alıp etrafa bakındım. Biraz ileride yerdeki insan siluetini gördüm. Yanına gittim ve ona iyice baktım. Evet, bu Berk'ti...
Onu sertçe dürttüm ve bana bakmasını bekledim. Gözlerini açar açmaz kalktı ve bana sarıldı. Yarı uykulu durumuyla "Tanrıya şükür iyisin" dedi. Garip bir şekilde:
- "Neden iyi olmayayım ki?" Diye sordum.
-"Anlaşılan dün gece Arda salağının uyuşturucu çektiği için kafa bulup Serkan'ı bıçakladığını bilmiyorsun". Sadece "Yuhh" diyebilmiştim. Berk bana yaklaşıp ellerini sarı saçlarımda gezdirmeye başladı, mavi gözleriyle bana duygusal bir şekilde bakmaya başladı. Ben de aynı şekilde ona bakıyordum ve bende ellerimle kahverengi saçlarinı okşuyordum. Bir süre sonra Berk elini yavaşça boynuma indirdi ve yüzümü kendine doğru çekti. Refleks olarak benim ellerimde onun boynuna inmişti. Bir saniye geçmemiştiki, Berk'in biraz nemli sıcak dudaklarını kendi dudaklarımda hissettim. Sanki bir dansmış gibi dudaklarım onun dudaklarına karşılık vermişti. Birkaç dakika böyle geçince Berk kolunu omzuma atıp:
- Hadi Duru, burdan gidelim. Araba şu tarafta...