2 - lumos maxima

501 79 70
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ben bu okulun başına gelmiş en güzel şeyim." dedim arkasından yürürken, yüzünü göremesem de gözlerini devirdiğini bir şekilde biliyordum.

"Hayır, sen bir gerizekalısın."

........

Sonraki günler işkenceden farksızdı.

Her zamanki sıradan, olması gerektiğinden daha fazla olması gerektiği gibi olan günlerim bir şekilde raydan çıkmış gibi hissettiriyordu. Sehun'la aramızdan geçen konuşmanın ardından kendimi sürekli yapmamam gereken, gerçekten ama gerçekten kötü bir şeyi yapmış ve bedelini her an duvarlara sıçrayacak kanımla ödeyecekmiş gibi hissediyordum. İksir'de birlikteydik, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma'da, Tılsım'da ve Sihirli Yaratıkların Bakımın'da da. Her gün mutlaka bir şekilde onu görüyor olmak eskiden garip bir şekilde ve bir anlamda rahatlatıcıydı. Ama o malum konuşmadan sonra bu bir kriz durumunda olmak gibiydi. Birbirimizi her gördüğümüzde ortam ağırlaşıyor, yer çekimi ortadan kalkıyor ve yere düşecek olan bir iğne diyelim ki tam da o anı seçmişse öylece havada asılı kalıyordu. O günden sonra Sehun beni her gördüğünde yüzüme dikkatlice bakmıştı, bense mümkün olduğunca gözlerimi ona değdirmeden sanki o gün hiç olmamış, o konuşma yapılmamış gibi davranmıştım çünkü diğer türlü kafayı yiyeceğimi çok iyi biliyordum. Ne düşündüğünü kestirmek zor değildi, 'bu çocuk kim ve kim oluyor da benimle konuştu?'

Aslında Sehun'la tüm o beş sene içinde hiçbir şekilde konuşmamış değildik. Ortak olan birçok dersimiz olmuştu. Mesela bir keresinde Tılsım'da Çağırma Büyülerini çalışırken kitabı az kalsın kafama uçuruyordu ve bunun verdiği ani korkuyla kenara çekil diye bağırmıştı, İksir'de kullanacağı malzemeler benim yanımdaysa eğer uzatmamı rica ediyordu, uzatabilir miydim? Ya da fazladan kalemim var mıydı? Bunlar oldukça küçük ayrıntılar olsa da sonuçta konuşuyorduk, bir şekilde iletişim kurmaktı ve doğrusunu söylemek her ne kadar acı da olsa bu küçük iletişim atakları sırasında Sehun yüzüme bir kere bile bakmıyordu. Tüm o beş sene boyunca ondan duymayı istediğim binlerce kelime vardı fakat dediğim gibi Sehun bana sadece çiril otunu uzatabilir miyim diye sordu. Elbetteki uzatıyordum.

Tüm bu küçük anlar dışında Sehun bir kere bile varlığımın farkında olduğuna dair bir belirti göstermemişti bu yüzden o günler ruh sağlığıma iyi gelmiyordu. İksir dersinde her zamanki gibi arkadaşlarıyla şakalaşırken çaktırmamaya çalışarak fakat gayet de ortada olan bir tavırla gözlerini üzerime dikiyordu ve bu iki işi birden yaparken aynı zamanda iksiri kusuruz bir şekilde ilerliyordu. Bense Sehun'un bakışları üzerimdeyken her an patlayacağından emin olduğum iksirimi iki üç adım geride durarak karıştırıyordum. Cüppem hafifçe üzerimden kaymıştı, Profesör Slughorn da kazanı patlatacağımdan eminmiş gibi tedirgin bir şekilde tetikte bekliyordu. Gerginliğimi yüzüme yansıtmak konusunda üstün başarılarım vardı.

Felix Felicis // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin