y/n: ben yüzsüzün tekiyim beş yıl sora geri döndüm 6K bölümle, fazla bir şey beklemeyin çünkü gerçekten beş yıl sürdü yazmam --yedi farklı versiyonunu yazdım bu bölümün ve en son pes edip yedisini de harmanladım bi bölüm haline getirdim boşa gitmesin diye, o yüzden böyle angsty/smutty/fluffy bişey çıktı ortaya.
hala okuyanlarınız varsa diye; sizi çok seviyorum ve this is all yours nolur biraz sevgi gösterin :(-
Louis ile birlikte tanıdıkları herkesten uzak bir hafta geçirmenin en güzel yanı, Harry'nin kendini gerçek olmasını yalnızca hayal edebileceği şeylere kolayca kaptırabilmesiydi. Elleri canı pahasına sevdiği adamınkilere dolanmış halde Hollywood'un en eski şatolarından birine girerken üzerlerindeki her gözün aynı şeyi düşündüğünü biliyordu. Louis'nin resepsiyonda beline dolanan kolu, Harry'nin sırıtmaktan kızaran yanakları ve ikilinin sürekli bir şeyler fısıldaşmaları tüm çalışanlara aynı izlenimi vermekteydi.
Bu yüzden ismi Rachel olan sevimli kızın onlara süitlerinin anahtarı uzatırken gülümseyerek "Umarım güzel bir balayı geçirirsiniz, Bay Tomlinson." demesi fazla şaşırtıcı olmamalıydı.
Öte yandan, hazırlıksız yakalandığı açık olan Louis'nin kısa duraklayışı sadece dibinde dikilen Harry için belirgindi. Ceketine doladığı parmaklarını sıkıp sessizce onun cevabını beklerken dudağını ısırdı.
Louis geniş gülümsemesiyle genç kıza teşekkür ettiğinde Harry içindeki sıcaklığın yoğunlaşarak arttığını hissetti. Odaları bir balayı süitiydi ve bunu herkes biliyordu. Herkes onların evli olduğunu sanmıştı. Bir haftalarını her şeyden uzakta, birbirleriyle geçirmek isteyen iki aşık insan.
Ve Louis kimseyi inkar etmemişti. Sadece elini daha sıkı tutmuş, gülümseyerek "Önden buyrun, Bay Tomlinson." diyip onu asansöre götürmüştü.
Harry kalbinin kulaklarında attığı gerçeğini utanarak görmezden gelmeye çalıştı. "Kulağa güzel geliyor."
Louis kat numarasına basarken yan gözle onu süzdü. "Ne kulağa güzel geliyor?"
Omzundaki çantasına sarılıp dişini alt dudağına geçirdi. "Harry Tomlinson."
Louis gülümsedi. Harry'nin en sevdiklerindendi bu. Gözlerini kırıştıranlardan. "Louis Styles da fena değil."
"Hayır." Harry şakacıktan yüzünü buruşturdu. "O dandik duyuluyor."
Louis ona dil çıkarttı.
İkinci kata ulaştıklarında Harry uzanıp onun elini tuttu. "Teşekkür ederim. Bu tam ihtiyacım olan şeydi."
Louis onun yüzüne düşen saçları ittirip gülümsedi. "Aptal suratını öpesim geldi birden."
Harry güldü. "Kimse seni tutmuyor."
Louis mavi gözlerini asansörün tavanına dikti. "Her yerde kameralar var."
"Amerikadayız. Burası özgürlüğün ülkesi değil mi?"
"Yine de odaya gidene kadar bekleyebiliriz."
"Peki ya odaya gidince?"
"Yorgun değil misin?"
Harry hafifçe ona yaklaşıp burnunu yanağının kenarına değdirdi. "Hollywood manzarasına karşı sevişme fırsatını geri tepecek kadar değil." dedi, sıcak nefesi Louis'nin kulağına çarpıyordu.
Louis bir şey söylemek içi ağzını açtı fakat asansörün kapıları melodik bir sesle açılarak onun sözünü kesti.
Harry'nin sırıtışı asansörün loş ışıkları altında parlayan gözlerine kadar ulaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the mistress
Fanfictionlouis mantık evliliğinin içinde sıkışmış bir iş adamı, harry ise 'asıl kadın' olabilmek için elinden geleni ardına koymayacak kadar gözü kara bir metres. au, h/l, smut.