Eve son derece yorgun bir şekilde gelmiştim. Tüm gün boyunca seçmeler için çalışmıştık. İstanbul Devlet Konservatuvar'ında okuyordum. Piyano çalıyor ve resim çiziyordum. Okulumuz bir gösteri hazırlayacağı için seçmeler düzenliyordu. O yüzden seçmelere hazırlanırken büyük çaba sarfediyorduk. Hazırlanacak gösteri ile yurtdışında bir yarışmaya katılacaktık ve bu heyecan vericiydi. Kesinlikle seçmelerden geçmek istiyordum.
Annem ve babam Aydın'da yaşıyorlardı, ben ablamla İstanbul'daydım. Babam emekli öğretmen annem de emekli memurdu. Emekli olduklarında İzmir'den Aydın'a taşınmışlardı. Ablam ise bir dergide editörlük yapıyordu. Liseyi İzmir'de okumuştum. En güzel yıllarımı İzmir'de geçirdiğim için mutluydum. İlk aşkımı, ilk öpücüğümü, hüzünlerimi, sevinçlerimi, hayallerimi İzmir'de yaşadığım için çok mutluydum. Kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar güzel bir şehirdi İzmir. Yani bende bambaşka bir yere sahipti.
Kurt gibi acıkmıştım, kendime bir şeyler hazırlamam gerekiyordu. Üzerimi değiştirdikten sonra mutfağa geçtim. Zahmetsiz kolayca yapabileceğim tek yemek makarnaydı. Ablamla beş katlı bir apartmanın beşinci katında kalıyorduk. Küçük ama şirin bi evimiz vardı. Makarnamı hazırlayıp koltuğuma geçmiştim. Genelde televizyon karşısında yemek yerdim. Mutfağımız ve oturduğumuz oda birleşikti. Nasıl deniyordu ona? Hah, amerikan mutfak oluyor sanırım. Küçük ama bir o kadar rahat koltuğumuzun karşısında televizyonumuz vardı. Koltuğun yan tarafında kalan duvarda is boydan boya denize bakan bir penceremiz bulunuyordu. Bu evi sevmemizin bir başka nedeni de boğazı tüm güzelliğiyle görmemizdi. Koltuğumuzun önünde bir de büyük bir orta sehpamız vardı. Genelde film izlenirken buraya bir sürü atıştırmalık koyulurdu. Kısacası rahatımıza düşkün olduğumuz için her şey ona göre ayarlanmıştı. Bir de kitaplığımız vardı. Sevdiğimiz filmler, plaklar, ablamın dergileri vs. burda dururdu.
Makarnamı yedikten sonra bulaşıkları lavaboya gelişigüzel koyup odama gitmiştim. Apartmanın en üst katında kalmamızın güzel bir yanı da boğazana bakan bir terasımız olmasıydı. Terasa açılan kapı da benim odamdaydı. Her sabah soluğu terasta alıyordum. Terasımızda ablamla yaz akşamları oturduğumuz bir masamız vardı. Bazı akşamlar buraya oturur kahve içer ve kitap okurdum. Harika hissettirirdi.
Saat akşam sekizi gösteriyordu. Ablam hala gelmemişti. Dergi aylık sayısı için son hazırlıklarını yaptığından ablam eve geç dönüyordu. Telefonumu elime aldığımda yakın arkadaşım İklim'in bir sürü cevapsız aramasını gördüm. Bu telaşlanmama sebep olmuştu. İklim asla gereksiz bir şey için beni aramazdı. Hemen aramasına geri döndüm. Çok geçmeden telefonu açmıştı.
"Bilge ben Eray. Bizimkilerle dışarı çıkmıştık da İklim de geldi. Şimdi fena halde sarhoş oldu. Evini falan bilmiyoruz. Senin götürmeni isteyip ağlıyor. Müsaitsen gel, müsait değislen de gel. Çünkü İklim fena bi halde."
İklim gerçekten beni deli ediyodu. Ona dışarı çıktığında kaç kere çok içmemesini söylüyordum ama maalesef ki sözümü hiçbir zaman dinlemiyordu. Eray'dan adresi alıp telefonu kapatmıştım. Daha sonra da alelacele üstümü değiştirip evden çıktım. Ablam bugün işe arabayla gitmediği için oldukça mutluydum. Yoksa Eray'ın verdiği adrese bu saatte neyle gideceğimi hiç bilmiyordum.
*
Eray'ın verdiği adrese geldiğimde herkes dağılmış bir vaziyetteydi. İklim saldalyede iki büklüm bir halde sızmıştı. Eray ve tayfası da iklimden çok da farklı değildi. Ali iklimin bacağına sızmış, Atıf masaya gövdesini bırakmış, Ömer ve Eray da birbirine sarılıp sızmışlardı. Gerçekten aşırı komik görünüyorlardı. Telefonumdan fotoğraflarını çektim. Eminim yarın sabah bu geceye dair hiçbir şey hatırlamayacaklardı.
Ali'yi iklimin bacağından diğer sandalyeye doğru ittikten sonra İklim'in kolunu boynuma doğru attım ama düşündüğümden daha ağırdı. İklimi sandalyeye geri koyduktan sonra taksiyi aradım, İklimi ben götürecektim ama Eray'ları götürebileceğimi sanmıyordum. Daha sonra Eray'ın telefonunu aldım ve parmak iziyle telefonunu açtım. Rehberinden birini arayabilirsem gelip evlerine götürebilirlerdi. Eray'ın rehberini kurcalarken ablam aradı. Eğer eve gittiyse beni öldürecekti, bundan emindim.
"Bilgecim ben bu gece ofiste kalacağım. Dergide bir sorun çıktı onu halletmeye çalışıyoruz. Beni merak etme."
Ablamın böyle demesiyle derin bir oh çektim.
"Tamam ablacım. Kolay gelsin çok öpüyoruuum."
diyerek telefonu suratına kapattım . Eray'ın telefonunda Brothersım yazan birini gördüm. Büyük ihtimal yakın arkadaşı falandı. Hemen aradım. Çok geçmeden uzun zamandır duymadığım sesi duydum.
"Şey affedersin ben Bilge. Eraylar ve İklim bu gece biraz dağıtmışlar ben şimdi İklimi götüreceğim ama müsaitsen Erayları alabilir misin diyecektim. Abisi falan duyarsa sıkıntı çıkabilir."
"Yine mi içmişler? Bir düzgün durmuyorlar ki anasını satayım. Konum at geliyorum."
dedikten sonra telefonu suratıma kapatmıştı. Emre benim İstanbul'a ilk geldiğim zaman tanıştığım ve aşık olduğum çocuktu. Hala içimde bir yerlerde ona karşı bir şeyler vardı ama artık kimseye anlatmıyordum. Uzun zamandır İstanbul'da değildi. Eraylar'la ise İklim sayesinde tanışmıştım. Emre de arkadaşları çıkmıştı. Baya garip bi döngüydü. Uzun zaman sonra karşılaşacak olmak heycanlandırmıştı. O sırada garson yanıma geldi.
"Efendim kalkıyorsanız hesabı getireyim mi?"
Tabi bu halde hesap da ödeyememişlerdi.
"Ben gelirim. Kasa ne tarafta."
Diyerek garsonu takip ettim.
"150 Lira efendim."
Duyduğum fiyat küçük çaplı bir öksürük krizine girmeme sebep oldu. Garson ise sakat galiba der gibi bakıyordu. Çantamdan kredi kartımı çıkardım. Cüzdanımdaki nakiti veririsem taksiye binemeyecektik. Hesabı ödediğim sırada Emre de gelmişti. Bana doğru baktığını gördüm.
"Selam. Taksiyi çağırmıştım ama istersen siz önden gidin. Bir an önce ayılsınlar."
Diyerek konuşmayı ben başlatmıştım. Saçları biraz daha uzamıştı ve sakalları vardı.
"Yok sorun değil bu eşşekler 2 gün ayılamaz zaten. Siz gidin hem geç oldu saat sorun çıkmasın."
Büyük ihtimal İklim bu saatte eve döneceği için sorun yaşayacaktı. O yüzden annesine bizde kalacağını söylemiştim.
"Olsun tek başına götürmen zaten zor olacak bir an önce gidin siz. Hatta taksiye taşıyalım biran önce. Zaten ben arabayla geldim sizin için çağırmıştım."
"Peki madem."
Emre'nin de onaylamasıyla Eray'ı iki kolundan taksiye taşıdık. Gerçekten baya ağırdı. Diğerlerini de taksiye yerleştirdikten sonra Emre ile vedalaştım ve İklim'in yanına gittim. Sersem kız gece gece başka işim yokmuş gibi İklim'le uğraşıyordum. İklimi kaldırmaya çalışırken Emre de gelmişti. Onu da beraber taşıdıktan sonra bir an sessizlik çöktü.
"Şey... gidiyim o zaman ben. Çok teşekkür ederim geldiğin için."
diyerek Emre'ye elimi uzattım, uzattığım eli tutarak konuştu.
"Sen halletmişssin aslında her şeyi. Pek bir şey kalmadı bana."
sözlerinden sonra hafif bir gülücük attı. O an zamanı durdurmak istedim. Ona bakınca en mutlu insan bile mutlu olabilirdi. Bu dünyanın en güzel hissiydi. Tekrar karşılaşacağımız günü sabırsızlıkla bekleyecektim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı
РазноеBir gece çiçek tohumlarını bırakırken göle bir tomurcukta, Dolun'un sertleşmiş kalbinin üstüne düşmüş, aniden Dolun'un kalbindeki aşkının büyüklüğü kadar kocaman bir taşa dönüşmüş, taş o kadar büyükmüş ki dünyaya sığmamış gökyüzüne yükselmiş ve Düny...