Alarmın çalmasıyla gözlerimi araladım sabah olmuştu ve pencereden yansıyan güneş gözlerimi kamaştırıyordu.
Yorgundum açıkcası hiç kalkasım gelmiyordu, okula geç kalırsam bu sefer cidden kötü olcaktı benim için. Sabah sabah laf yağmuru yemek istemiyordum.Homurdana , homurdana kalktım.Şu eğitim hayatını keşfedene sövmeden duramiyordum napiim.
Kendime gelmek için duşa girdim,o sıcak suyun keyfini hissetmek çok keyif veriyordu bana en azından o su damlaların altında ağlamak kimse görmez kimse duymaz akan yaşların onlarla beraber sürüklenir.Üzerime bir havlu aldım, ardından hemen çıkarak dolabıma yöneldim.
Okul forması lacivert pantalon, üzerine beyaz gömlekti.Bu formaların içinde kendimi ne kadar rahatsız etsemsde müdürün ısrarla zorunlu demesi sinirlerimi bozuyordu.Pek umursamadan,
Hemen giyindim ve kumral saçlarımı düzleştirmeye başladım.
Bu kadar çok özenmezdim fakat saçlarım çok kabarmıştı tabii.
İşimi bitirip mutfağa gittiğimde, arda nefis bir kafvaltı hazırlamıştı
Beni görür görmez;
" Günaydın güzellik bugün iyi görüyorum seni"
(diyerek tek kaşını kaldırıp inci gibi dişlerini gülerek sergiliyordu)
-Esmer gece kadar koyu saçları dağılmış, bir kaç tel alnına düşmüştü üzerine vücut hatlarını belli edercesine siyah bir tişört giymişti. Saçları gibi koyu gözeriyle beni inceliyordu.Onu kesmeyi bırakarak;
"Günaydın, her zaman ki gibi sadece bugün daha iyiyim "dedim ve yaptığı yemeklere göz attım .
"Anladım :) nefis bir kahvaltıya hayır diyemessin dimi "
(Tabiki diyemezdim sabah sabah canım istemesede yemeği asla reddedemezdim)
"Tabii fakat acil çıkmam lazım"
Diyerek birkaç birşeyler atıştırdım ve çantamı alarak direk evden çıkmıştım.
Lise, 4 katlı bir meslek lisesiydi iç açıcı bir okul değildi açıkcası.Her sabah polis arabalarını, okulun yanında görmek mümkündü çoğu kez kavgalar çıkardı zaten. Üzerime kırmızı bir mont ve siyah bir şapka takmama rağmen hala titriyordum soğuktan.
Okula yaklaştığımda ayrı ayrı yerlerde toplanmış guruplar göze çarpıyordu.
Berke beni görmeden hızlı hızlı yürümeye başladım.
Berke, 3 yıldır aynı sınıfta olduğumuz bana deliler gibi aşık olan manyak. Arkamdan seslenen "Sude , dur "
Sesine karşılık vererek (kaşlarımı kaldırıp) " Ne var ne istiyorsun gerizekalı, artık vazgeçip peşimde dolanmassan sevinirim açıkcası her sabah sesini duymak iyi gelmiyor"
"Sadece bir şans verirmisin bence biz çok iyi oluruz " ( hala konuşabiliyordu salak) "Biz diye bir şey yok ve olmayacakta bunu o küçük beynine sokarmısın" diyerek yanından uzaklaştım. Sınıfa girdiğimde elif beni karşılayarak ;
"Bu surat ne kızım, ne bu halin "
"Sabah sabah berkeyle uğraştım daha ne olsun " - Elif büyük bir kahkaha attı ve " Takma o çocuğu yaa " -diyerek hala gülmeye devam ediyordu .
"Tam bir başbelası bence her sabah çekilmiyor.Her neyse
"ders ney"dedim sıkılgan bir sesle.
"Tarih" dedi bezmiş bir ses tonuyla.
- Kulaklığımı taktım ve müzik dinlemeye karar verdim şahsen tarih sabah sabah hiç çekilmezdi.
"Zil çalınca uyandırırsın beni "
"Tamam"
-Zil çaldığında biraz hava almak için bahçeye çıktım, omzuma çarpan iri bir odun beni yere düşürmüştü. Kafamı kaldırıp onu görmeye çalıştım bu Tufan ' dı .
Tufan, 11'lerin en serseri en ayan çocuğu,kabadayı resmen tam bir sinir bozucu. Beni kaldırmaya tenezzül etmeden arkasına bakmadan gitmişti
insan bi özür dilerdi öküz işde.
Bir elin bana doğru geldiğini gördüm
Bu elifti.
"Saol elif "
"Kim savurdu seni böyle"
"Tufan.Hemde özür bile dilemedi pislik herif."
"O öyledir yanındaki kaan çok tatlı değilmi yaa "
"Hee tabi ne demessin "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDİŞ
Teen FictionSorular,dersler,öğütler,kaybedişler.. Titrek yüreğimde değeri yok hiçbirinin. Kapımı açan asi rüzgar,içeri savurur anılarımı... Elindeki herşeyini kaybedipte tekrardan hayata tutunmaya çalışan kadın..