Merhaba şu an benim kitabımı okumak için vaktini harcayan kıymetli insan!
Ön yargı diye bir gerçek var şu dünyada. Dış görünüşü güzel olanın kalbinin de güzel olacağına veya insanlara karşı soğuk davranan kişilerin kötü olduğunu düşünen bir kitle var. Gerçek bazen çok başka olabilir değil mi? Belki çok kötü bir şey yaşamıştır ve insanlara karşı bütün güvenini kaybetmiştir, bunu o kişiyi tanımadan kimse bilemez. Ömer de böyle biri. İnsanlardan değil de, yeşil gözlü insanlardan uzak duruyor. Nedenini annesinden ve abisinden başka kimse bilmiyor. Bu satırları okuduktan sonra sende Ömer'in sırrına ortak olacaksın.
Keyifli okumalar... 💕👊Yaşamak için her şeyi her ayrıntısıyla görmek gerekmez her zaman. Bazı şeyler eksik olduğunda da hayat yaşanılabilirdir ama bu eksiklik her dakika yüzünüze vuruluyorsa iş değişir. Ömer hayata geldiği günden itibaren eksikti biraz. Bu eksikliği kimse dışarıdan göremezdi, kalp sızısı gibiydi; öyle konuşmayla, gülümsemeyle anlaşılmazdı. Ne zaman Ömer'in gözünden dünyaya bakmayı başarırsanız anlardınız hakikati...
Sahibi olduğu resim atölyesinden sert bir çıkış yaptı Ömer. Herkesten farklı bir resim çizme tekniğine sahipti, bazı insanlar buna hayran olurken; bazıları ise alay ediyordu. Farklı olan şey garip şekiller çizmesi değil, basit şekillere farklı renkler vermesiydi. Genel olarak dikkat çekiyordu çalışmaları, bir düşünün önünüzde iki tane ağaç resmi tablosu var, biri her zaman gördüğümüz yeşil ağaçlardan; diğerinin yaprakları ise mavi ve kırmızı... Hangisi daha çok ilginizi çekerdi?
O gün atölyeye gelen bir kendini bilmez Ömer'in yaptığı tabloların ne kadar saçma olduğu hakkında konuşup durmuştu. Öğrencilerin çoğu durumun böyle olmadığını açıklamaya çalışsa da Ömer'in gururu kırılmıştı bir kere. İnsanların onun hakkındaki kötü düşüncelerine pek önem vermezdi ama resimlerine için söylenen her aşalayıcı söz gururunu kırardı ve böyle zamanlarda Ömer'i kimse tutamazdı. Atölyenin arka tarafında bulunan ama kullanılmayan siyah arabaya bindi sinirle.
"Kendi daha bir meyve tabağı çizemezken, benim renklerimle alay ediyor! Züppe insan! Renklerin normalliğine o kadar alışmış ki bünyesi farklılık görünce ancak hakaret edebiliyor!"
Tüm sinirini gaz pedalından çıkarmak istercesine sertçe bastı. Normalde uysal bir insandı ama konu resimler ve renkleriydi. Sadece ona özel olan şeylerdi, herkesin aynı bildiği ama sadece onun gözünden farklı görünen şeyler...
Kahverengi gözleri etrafa adeta ateş saçıyordu, hem olan gücüyle gaza basıyor hem de o kendini bilmez adama saydırıyordu. Kızmak için saçma bir sebep olarak gözükebilir ama her insanın bir zayıf noktası vardır bu hayatta.
Öfkeyle kalkan zararla oturur diye bir söz var belki bilirsiniz, işte Ömer bu sözün doğruluğunu kanıtladı. Varlığını unutsa da fren diye bir pedal vardı arabada ve Ömer bunu ters şeritteki arabadan gelen korna sesiyle hatırladı ama iş işten çoktan geçmişti.
Yolda ilerlerken trafik lambalarına hiç dikkat etmediği için kırmızı ışıkta sağa dönmüştü ve karşıdan gelen arabaya çarpmıştı. Olayın yaşandığı yerin biraz gerisindeki beyaz arabanın içinde bulunan kadın kazayı fark edip hızla arabasından aşağıya indi. Giydiği stilettolar asfaltta 'tık tık' ediyordu. Saçının uçlarına özenle yaptığı bukleler sert esen rüzgarın etkisiyle çoktan bozulmuştu ama Allah'a çok şükür arabalar birbirlerine çok vurmamışlardı. Sola dönecek aracın hava yastığı şoförün hayatını kurtarmıştı ama Ömer'in hava yastığı çalışmamıştı. Adı Güneş olan stilettolu kadın hızla Mehmet'in arabasının yanına geçti ve kapıyı açtı. Vurmanın şiddetiyle direksiyona çarpan başını kaldırdı, alnının sağından baya bi kan akıyordu. Bu trafikte ambulansın buraya gelmesi çok uzun sürerdi ve bunu bekleyecek vakitleri olmayabilirdi. Mehmet başından darbe almıştı ve iç kanaması olabilirdi. Güneş; Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde göz doktorluğu bölümü okuyordu. Yakın arkadaşlarından Emre Beyin Cerrahıydı ve başa alınan her darbenin beyne zarar verebileceğini biliyordu. Bu nedenle Ömer'i koltuktan insanların yardımıyla zor bela kaldırıp arabasına bindirdi. Güneş arabayı son derece hızlı ama bi o kadar da dikkatli kullanıyordu. Kimse bir kazanın daha olmasını istemezdi sonuçta...
Hastanenin ambulans girişine geldiklerinde onları Emre ve diğer doktorlar karşıladı. Güneş yolda hastanın durumunu Emre'ye anlatmıştı. Ömer hızla kontrole girdi. İç kanaması yoktu, sadece alnına bir iki dikiş atılması gerekiyordu. Bütün bunlar yaşanırken Ömer her şeyden habersiz geçmişini rüyalarda görüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Körü
Novela Juvenil"Yaptığının bedelini ödediginde, canını almam için yalvaracaksın bana! Şu yüzündeki izler daha başlangıç! Bundan sonra tek hedefim," Ömer, Güneş'in kalbinin üstüne işaret parmağını kullanarak bütün gücüyle bastırdı. "Tek hedefim burası... Pişman ola...