1. Bölüm "Bring Your Love to My Life"

509 34 3
                                    

*Hikayeye birlikte başladığım, her konuda desteğini eksik etmeyen, bu yazma işine beni teşvik eden canım arkadaşım, biricik kardeşim Büşra'ya teşekkürler. Bu bölüm senindir Büşra:)

10 Ağustos 2009/ Rhode Island

Heyecanla bekliyordum. Zaman durmuş gibiydi. Sahnedeki kadın bu bekleyişimi fark etmiş olacak ki hiçbir şey söylemeden elindeki kağıda bakıp bakıp sırıtıyordu. Artık sinirden tırnaklarımı yemeye başlamıştım. İşte tam o sırada bana kilolarca çikolatanın bile veremeyeceği mutluluğu veren sesi duydum;"Bayan Swift" Bu benim beşinci Grammy ödülüm olmuştu. Yerimden kalkmış ve zıplamaya başlamıştım. Fakat ses kesilmiyordu "Bayan Swift...Bayan Swift...geldik efendim...Bayan Swift" Bu seslere anlam veremesem de ödülüme ulaşmak ve artık klişeleşmiş teşekkür konuşmamı yapmak üzere sahneye yürümeye devam ediyordum. Etrafa gülücükler saçarken omzuma dokunan elle irkildim ve yine aynı sesi duydum "Bayan Swift, artık uyanmalısınız, geldik efendim." Görüntü bulanıklaşırken ödül töreninde değil de uçakta olduğumu fark ettim.

Beşinci Grammy ödülümü almamıştım, mükemmel bir performans sergilememiştim, yıllarca hayaliyle uyuduğum o muhteşem adamla tanışmamıştım, bir hayran omzuma dokunmamıştı ve bu gerçekten çok büyük bir hayal kırıklığıydı. Olay sadece uçağın adaya indiğini haber vermeye gelen hostesin beni uyandırmaya çalışmasından ibaretti. Güzelim rüyanın içine eden lanet hostese içimden söverek uçaktan indim ve beni bekleyen arabaya geçtim. Eşyalarım yeni evime önceden gönderilmişti. Bana kalan sadece özel eşyalarımı düzenlemek olsa da bütün bunlara sanki bitmezmiş gözüyle bakıyordum. Bütün bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi şoförün aşırı yavaş gitmesi sinirimi bozmuştu.

Eve vardığımda -en sonunda- tahmin edemeyeceğim kadar karışık bir manzarayla karşı karşıya kalmamla yardımcı istemediğime pişman oldum. Kıyafetlerimi dolaba yerleştirerek başlayabilirdim ya da yemek kitaplarımı düzenleyerek ya da anneme geldiğimi haber vererek. Ama benim yaptığım sadece koltuğa uzanıp uyuyakalmaktı.

***

Uyandığımda hava karanlıktı. Kaç saat uyudum, bilmiyordum. Ama rüyamda gördüklerimi notalara dökme fikri beni yattığım yerden kaldırmaya yetmişti. Yalnız tek bir problem vardı -şarkı defterimi bulamıyordum. El çantamda- yok, kırmızı bavulda- yok, gitarlarımın arasında- yok, mutfak robotunda- hayır orada hiç yok. Ev, yaklaşık on dakika içerisinde hırsız girmişe dönmüştü. Ama lanet olası şarkı defterim hiçbir yerde yoktu. Arabada unutmuş olabileceğimi hatırlayarak hemen telefonuma sarılıp şoförü aradım. Elde kalan sıfırdı, yine. Son bir çare, dışarı çıkıp etrafa bakındım. Yıllarımı alan şarkıların yer aldığı defteri bulamamak sinirimi bozmuştu. Üzgün bir ifadeyle eve döndüğümde defterin makyaj malzemelerimin arasında olabileceği gerçeği kafama dank etti. Yere düşüp bacağımın kanamasına aldırmadan makyaj malzemelerimin olduğu kutuya, kapının yanına uçtum. Ve.....evet ordaydı.

İşte bu.

Deftere adeta sarılırcasına ortalıkta dolaşırken bir kahkaha evi doldurdu. Dönüp baktığımda; saçları beyazlamış, bütün yüzünü kırışıklıklar kaplamış, sanki hayatında ilk defa komik -hiç de komik değildi- bir şey görmüş, hayatı boyunca ilk defa gülmüş gibi anı uzatmaya çalışan-evet, adam bir türlü susmuyordu, sürekli gülüyordu- bir adam duruyordu. Adama ne var ,ne istiyorsun bakışı atıp susmasını beklemeye koyuldum.

Üzerindeki Calvin Klein gömlek ile kolundaki ucuzluğu ve eskiliği her halinden belli olan saatin oluşturduğu tezatı görmezden geldim ve her nasılsa bir yerden tanıdık gelen yüzüne yoğunlaştım. Yüzündeki kırışıklıklar yılların getirdiği yorgunluğun sembolüydü sanki. Ya da attığı kahkahalara rağmen yüzünde kendini belli eden belki de çok derin yaraların. İhtiyar gülmeyi ben de içimden felsefe yapmayı kestiğimde ona kibar bir şekilde kapımda ne halt yediğini sordum.

 Yıllardır bu ev boşmuş da, kendisi de karşı dairede oturuyormuş da, etrafta kolileri görünce şaşırmış da, yeni komşusunu merak etmiş de, genç bir bayanı şekerle ödüllendirilmiş küçük çocuklar gibi zıplayışını izlemek ona çok komik gelmiş de, bu kaba davranışını unutursam bu yaşlı adamcağızı çok mutlu edermişim de.... Ona nazik bir şekilde -evet, nezaket ve ben, o da olabiliyormuş- bu davranışı böyle bir beyefendiye hiç yakıştıramadığımı, benim için çok değerli bir şeyi bulmanın verdiği mutluluğu dışa vurmamın yaşıma uygun olmadığının ima edilmesinden de ayrıca rahatsız olduğumu söyledim. Bu davranışını unutturmak için yaptığı kahve teklifini geri çevirsem acaba yanlış mı olur diye düşünsem de, bunun burayı, buradakileri tanımak için iyi bir fırsat olabileceğini düşünerek kabul ettim.

Bay Hamilton'ın 1950'lerden fırlama evinde insanı her tarihe götürebilecek kadar çok antika vardı. Kendisi hakkında bahsetmekten hoşlanmadığını söyleyince buraya turne arasında kısa bir süreliğine de olsa her şeyden uzak durmak, müzikle baş başa kalmak ve yeni albüm için hazırlık yapmak istemem üzerine menajer , yardımcı, hizmetçi vb. hiçbir şeyi yanımda taşımdan geldiğimi ve daha birçok şeyi anlattım.

Birkaç saat sonra Bay Hamilton'ın tarçın kokan bol antikalı evinden ayrıldığımda evde yiyecek namına hiçbir şey olmadığını hatırlamamla rotamı henüz nerede olduğunu bilmediğim markete çevirdim.

***

Uzun süreli bir arayıştan sonra marketi bulduğumd- hey, bir saniye, iyi günümde olmadığımı söylemiş miydim? Evet, kesinlikle değilim, tam kırk üç dakika boyunca market aradım. Ayakta ve arayışta geçen bir kırk üç dakikadan sonra aç bir bedenle olan markete dalışım yemek alışverişi için oldukça yüksek bir meblağının kasaya bırakılmasıyla sonuçlandı. Tam kapıdan çıkarken ahmağın tekinin bana çarpmasıyla zaten zor taşıdığım poşetler yere düştü. Bu da yetmezmiş gibi esmer tenli rengini henüz tanımlayamadığım gözlü çocuğun -Ben onu kesmedim bir kere, hıh- beni önüme bakmadan yürümekle suçlamasıyla uğraştım. Tamam, iyi günümde olmadığımı söylemiştim, değil mi?

Farkındayım, tanıtımdan sonra bu bölüm biraz alakasız kaçtı ama ileride ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bu birkaç bölümde hikayeye girecek karakterler hikayenin geleceği için hayati önem taşıyor.Umarım sevmişsinizdir, yorumlarınızı bekliyoruım:)   

Speak Now (Taylor Swift Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin