(LAST KISS PİYANO AÇIN LÜTFEN)
Ağlama Taylor, hepsi geçecek.
Hatırla, annen ne demişti hatırla...
"Kötü hissettiğinde, yardıma ihtiyacın olduğunda kendini güvende hissedebileceğin bir yere otur, gözlerini kapat ve güzel günlerini düşün; gelecek güzel günlerini. Gözlerini açtığında ben yanında olacağım, ellerini tutacağım, kulağına hepsinin geçeceğini fısıldayacak ve seni bulunabileceğin en kötü durumdan dahi kurtaracağım. Söz veriyorum, seni asla yalnız bırakmayacağım."
İyiyce ıısınan havaya, etrafımdaki alevlere rağmen kendinden emin adımlarla piyanoya doğru ilerledim. Pufa oturur oturmaz gözlerimi kapattım ve içinde yaşadığımı düşündüğüm, en azından kendimi öyle inandırdığım her çocuğun hayali mutluluklar dünyasına yolculuğumu başlattım. O an her şeyi unuttum. Buraya gelişimi, getirilişimi, hepsini. Ve bütün bunların düzeleceğini düşündüm.
Alevlerin arasında kalmış bu küçücük bedenin gerçek mutluluğuna kavuşacağını düşündüm. Ardından gözlerimi açtım, tıpkı söylediğin gibi. Ama yanımda değildin anne, ellerimi tutmuyordun ve hepsinin geçeceğini fısıldamıyordun.
Tam karşımda ıslak gözlerinle, yüzündeki acıyla bana bakıyordun, beni kurtarman için uzattığım elime.
Söz vermiştin, hep yanımda olacağına.
Bu altı yaşındaki beden sonsuz bir çukura düştüğünde bile hep onunla olacağına.
Her ne olursa olsun hep elimi tutacağına.
Ama eğer sen gelmeyeceksen, sen kurtarmayacaksan, ben gelecektim peşinden. Tıpkı o an yaptığım gibi, gitme anne lütfen bırakma beni burada.
Bu geçen yıllarla çirkinleşen hayatta. Katilim olan düşüncelerimin ortasında.
Bırakma, lütfen gitme.
Yalvarırım gitme.
"Gitme!"
Hala sayıklıyordum gitme diye, hepsinin bir kabus olduğunu fark ettiğimde bile.
Geçmişimin bir kabus olduğunu fark ettiğimde bile.
Hızlıca yataktan kalktım ve banyoya gittim, gözlerimi aynaya, kendime diktim. Tam arkamı dönüp gidecekken aynadan kolumdaki izi gördüm.Sırtımı banyo dolabına verip yere oturdum, bacaklarımı göğsüme çektim ve ağlamaya başladım.
Tıpkı çaresiz küçük bir çocuk gibi.
Orada, o pozisyonda ne kadar ağladım, ne kadar bağırdım, çığlık attım, tırnaklarımı derime geçirerek duyduğum bu acıyı kendi bedenimden çıkarmaya çalıştım gerçekten bilmiyordum. O an tek bildiğim, düşünmek istemediklerimi bir kenara fırlattığımda tek bildiğim, artık iyice sıklaşan zile ve seslenmelere bir cevap vermem gerektiğiydi.
Bacağımdan yere damlayan kanı umursamadan bir yandan derin derin nefes alırken ağır bir şekilde kapıya doğru ilerliyordum. Ellerimi kapının koluna koydum, başımı kapıya yasladım ve sesleri dinlemeye başladım
"Taylor, orada bir şeylerin yolunda gitmediini biliyorum. Artık aç lütfen şu kapıyı." Bu Bay Hamilton'ın sesiydi. Attığım çığlıklardan uyanmış olmalıydı.
"Hiçbir şey bilmiyorsun.Git buradan, yalnız bırak beni!" diye bağırdım ses tellerimi koparabilecek bir tonda. İstemiyorum hiçbirini, hiçbir şeyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Speak Now (Taylor Swift Fanfiction)
FanfictionÖyle sıcaktı ki, öyle gerçekti ki… Yaşananlar sarının her tonunda ayrı ayrı boğuyordu sanki beni.. Bizim için o kadar çok şey düşünmüştüm ki, öyle çok hayal kurmuştum ki… Karanlıkta dahi benimle olacağını düşünmüştüm de, insanı kör bırakabilecek bu...