08 Ocak 2017
Günlerden Pazar
Saat 10:25Bugün çok soğuk. Emre ve Berke beni dışarı çağırdı. Ama ikiside farklı yerlere. Hangisine gitsem bilemiyorum. Çünkü birine gitsem diğeri darılıcak, diğerine gitsem öbürü darılıcak. Aslında saçma olabilir ama tespitlerime göre Emre ve Berke beni seviyor. Berke her ne kadar belli etse de, Emre eğer beni seviyorsa hiç belli etmiyor.
Bugün pazardı. Okul yoktu, Pelin yoktu, gürültü yoktu... Kitaplığım, kahvem ve ben yanlız kalmıştık. Tam kitabımı okuyup kahvemi yudumladım ki, aniden zil çaldı. Balkondan baktım ve Emre ! Fakat Berke bunu görse kim bilir nasıl küserdi bana. Emre içeri girdi. Ama sadece Emre değil Ece'de vardı. Onları içeri davet ettim ve oturma odasına yönlendirdim. Daha sonra kitaplarımı topladım ve koşarak içeri girdim. Şaşırdım. Karşımda dimdik şekilde Berke duruyordu. Zil çalmadı ve kapı seside yoktu. O nasıl içeri girdi ki ? Bana o yeşil gözleri ile baktı ve beni duvara sıkıştırdı. Ardından kolu ile sağ tarafımı kapadı.
- Naber ?
- İyi de bunu yapma amacın ne ?
- Belki de arkadaşımsın diyedir.
Garipti. Çünkü bir arkadaşın sanki bir s*ks yaşayacakmış gibi böyle hareketler yapması...
Emre bir pastayla içeri girdi. Ve hep birlikte 'İyi ki doğdun, BEYZA !' diye delice bağırdılar. Doğum günüm olduğu son günlerde ki olaylardan dolayı hafızamdan silinmişti. Fakat Berke Emre'nin elinden pastayı aldı ve Emre'ye kızgın surat ile baktı. Ama Emre misafir çocukları gibi utandı, yanakları kıpkırmızı oldu ve birşey diyemedi. Aralarında birşey var ve ben bunu çıkaramıyorum. Çünkü her defasında aynı şey oluyor. Ya Emre utangaç bir çocuk, ya da Berke egoistin -hep kendi önde olsun istiyor- teki. Emre yavaşça asık suratla 'Lavabo nerede ?' diye sordu. Gösterdim ve sallana sallana lavaboya gitti. Dayanamadım. Mumları üfledim. Berke ve Ece pastayı keserken Emre'nin yanına gittim. Gözünden bir damla yaş aktı. Ve dedim ki :
- Ne oldu ? Neyin var senin ?, Fakat cevap vermeden önümden gitti. Bende arkasından gittim. Koridordan geçerken benle konuşmak için arkasını döndü. Ve şok...! Ayağı kaydı ve üstüme düştü. Öyle bir düştü ki ikimizde yere yattık. O üstteydi ben altta. Gerçekten gülünecek bir durumdu. Burnu burnuma değdi, kafası kafama... Derken, Berke koridora geldi ve yüzü aşırı şekilde kızmış gibiydi. Emre ışınlanır gibi ayağı kalktı. Üstünü düzeltip omzunu silkti. Berke :
- Emre, benimle beraber mutfağa gelir misin ?
Arkalarından gittim. Berke, Emre'yi azarlıyordu. Fakat Emre'nin her zaman ki gibi utangaçlığı tutmuştu ve yanakları kızarmıştı.
- Ben sana onunla dipdibe dahi gelmeyeceğini söylememiş miydim ! Neden ona yaklaşıyorsun! O benim sevdiğim ve kendine şimdiden bir tane bulsan iyi olur, dedi. Ardından koridora çıktı ve askılıkta ki Emre'nin montunu aldı. Emre'ye verdi ve :
- Şimdi defol burdan !, dedi.
Berke'nin yanına gittim :
- Dediğin herşeyi duydum. Onu azarlayasıya kadar gelip bana anlatabilirdin herşeyi. Sana sadece şunu söylemek istiyorum : ŞİMDİ DEFOL BURDAN !
Berke o timsah yaşlarını döktü. Kapıyı açtım ve parmağımla dışarı gösterdim. Arkasına bakmadan, siyah kadifemsi paltosunu giyip kapıyı sertçe kapadım. Emre'yi arıyordum fakat açmıyordu. Ayrıca aklımda hep şu fikir yankılanıyor ; madem Berke, 'Ondan uzak dur! ' diye Emre'ye bağırdı. O zaman Emre'de benden hoşlanıyor. Ama artık Berke gözümden düşmüştü. O azarlamasını görseniz, ağzınız açık kalırdı. Ece pasta dilimlerini getirdi ve neler olduğunu anlamadı :
- Berke ve Emre neredeler ?
- Kavga ettiler. Berke beni seviyormuş. Ve Emre koridorda üstüme düştü diye onu azarlayıp evden kovdu. Bende Berke'yi evden kovdum.
Gerçekten ağzım desen desen bir karış açıktı. Aşırı şekilde şaşırmıştım. Camdan baktım ve Emre ile Berke birbirleri ile kavga ediyordu. Hemde öyle kavga ediyorlardı ki, Berke Emre'yi yere yatırmış linç edercesine vuruyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Merhamet
Random'Bu kitabı okurken zaman su gibi akıp gidecek. Bu kitabı kahvenizi yudumlayarak okursanız eğlencesi iki katına çıkar... Kitabı okurken, kendinizi öyle bir hisse kaptıracaksınız ki ; neredeyse kendinizi kitabın içerisinde zannedeceksiniz.'