Leyleklerin Uçuşu

4.5K 49 1
                                    

I

Tatlı Avrupa

Birinci bölüm

Büyük yolculuk öncesi, Max Böhm'e onu son bir kez ziyaret edeceğime söz vermistim.

O gün, Güneybatı Đsviçre'nin üzeri, fırtına bulutlarıyla kaplıydı. Gökyüzü, içinden yarısaydam parıltıların

çıktığı siyah ve mavimsi derinlikler açıyordu. Her yandan sıcak bir yel esiyordu. Kiralık arabamın

direksiyonunda, Leman Gölü boyunca ilerliyordum. Montreux dönemecin sonunda, elektrikli havadan

puslanmıs gibi göründü. Gölün suları kaynıyor, turizm mevsimi olmasına rağmen oteller mesum bir

sessizliğe mahkûm gibi duruyordu. Kent merkezine varınca yavasladım, kıvnla kıvnla tepeye giden dar

sokaklardan birine saptım.

Max Böhm'ün dağ evine vardığımda, hava neredeyse kararmıstı. Saatime baktım; besti. Zili çalıp bekledim.

Cevap yok. Bir daha çalıp kulak kabarttım. Đçeride hiçbir hareket yoktu. Evin çevresini dolandım; ne bir ısık

ne de açık bir pencere vardı. Bu çok tuhaftı. Đlk ziyaretimden aklımda kalanlara göre, Böhm dakik

denilebilecek insanlardandı. Arabama dönüp beklemeye koyuldum. Göğün derinliklerinde boğuk gürlemeler

yankılanıyordu. Otomobilimin üstünü kapattım. Saat bes buçuk olduğunda, adam hâlâ gelmemisti.

Kafeslerini ziyaret etmeye karar verdim. Kusbilimci belki de yavrularının yemini vermeye gitmisti.

Bulle kenti üzerinden Almanca konusulan kesime geçtim. Yağmur hâlâ kararsızdı, ama rüzgâr siddetini

artırıyor, tekerleklerimin ardından toz bulutları kaldırıyordu. Bir saat kadar sonra Wessembach'a, etrafı

çitlerle çevrili tarlalara vardım. Motoru susturdum, ekili toprakların üzerinden kafeslere doğru yürüdüm.

Tellerin ardında leylekleri gördüm. Portakal renkli gagalar, siyah beyaz tüyler, keskin bakıslar. Sabırsız

görünüyorlardı. Öfkeyle

kanat çırpıyor, gaga tokusturuyorlardı. Kuskusuz yaklasan fırtına, belki de göç güdüsü. îste o zaman

Böhm'ün sözlerini hatırladım: "Leylekler içgüdüsel olarak göçerler. Yolculuklarının baslangıcı iklim ya da

beslenme kosullarındaki bir değisikliğe değil, içlerindeki saate dayanır. Günlerden bir gün, hareket zamanı

gelir, hepsi bu." Ağustosun sonlarmdaydık, anlasılan leylekler o esrarlı isareti almıslardı. Biraz daha ötedeki

otlaklarda baska leylekler rüzgârda sarsılıyor, gidip geliyorlardı. Havalanmaya çalısıyorlardı, ama Böhm

onları "yolmus", dengelerini bozup havalanmalarım önlemek amacıyla kanatlarından birinin son boğumundaki

tüyleri koparmıstı. Anlasılan bu "doğa dostunun" dünya düzeni konusunda oldukça değisik görüsleri

vardı.

Birden yan taraftaki tarlanın rüzgârdan eğilen ekinlerinin arasından kemik torbasını andıran bir adam çıktı.

Kesilmis ot kokusu her yanı sarıyor, sinsi bir bas ağrısının beynime doğru tırmandığım hissediyordum.

Đskelet uzaktan Almanca bir seyler bağırdı. Ben de Fransızca birkaç kelime haykırdım. Adam hemen aynı

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 07, 2010 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Leyleklerin UçuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin