Ω One

1K 91 84
                                    

--
Yine yanıldın, yanılttın. İnsan sevdiği uğruna ölmeyi göze alırken yine farklıydın. Sen, Steve Rogers... Sevdiğin uğruna sevgilini öldürmeye kalktın.

Sinirle derin bir nefes verip başımı koltuğa yasladım. Yalnızlığım alayla sırıtırken, onu haksız çıkarıp yaslanacak bir omuz bulamamam zavallıcaydı. Güven duygum bedenimi çoktan terk etmişti ve bilirsiniz ; güven ruhu bir kez geride bıraktığında asla geri gelmez.

Bucky için beni öldürmeye kalkması ve son anda Peter sayesinde hayatta olmam gerçekçi gelmiyordu. Sanki Steve kapıdan içeriye girip dudaklarıyla kalbimi ısıtacak, tatlı kelimeler söyleyip beni huzurla dolduracaktı.

Ama ne kapı açıldı, ne de içeriye o girdi. Sessiz evimde sessizce feryat edip, ruhumun katili olurken kimse yanımda yoktu. Demir Adam bile beni bırakmıştı, ben kendimi bırakmıştım.

Gözlerimden akan yaşlara inat gülümsedim. En yakın arkadaşlar böyle mi oluyordu? Birbirleri için sevdikleri kişileri gözlerini bile kırpmadan feda mı ediyorlardı? Eğer öylece Steve Rogers dünyanın en fedakar adamıydı.

"Eğer kapıyı açmazsan seni rahat bırakmam Tony."

Kapımı kıracak gibi tekmeleyen Peter'a gözlerimi devirip bu sefer ben bağırdım.

"Siktir git!"

Yalnız kalmak istemesemde yalnız kalmak zorundaydım. Kimse beni böylesine dağılmış görmemeliydi.

"Sana haberlerim var...Onun hakkında." dediğinde boğazım kurudu sanki. Onu hayatımdan çıkarıp atsam da, bir türlü kalbimden atamazdım ki.

Masaya uzattığım ayaklarımı indirdim ve yerimden kalktım. Kapıya doğru gitmek işkence gibiydik ve sırf beni mutlu etmek için gülümseyen Peter'ın gözlerindeki hüzün daha beter hissettirdi.

"Selam Tony, biliyorum geldiğim için çok mutlusun."

"Biraz daha gereksiz konuşursan eğer suratını dağıtacağım."

Gülerek omzuma vurduğunda acıyla inledim. Hem fiziken, hem ruhen acıydı bu. Bana ihanetinin kanıtını olan kurşun yarası canımı her türlü yakıyordu. Peter ona engel olmaya çalıştığı için omuzuma isabet etmişti.

Kalbimi gözleriyle vurmuşken, bir de kurşunla vuracak kadar gözü dönmüştü. Bilmiyor muydu? Demir Adam olabilirdim... Ama kalbim demirden değildi ki.

Peter ne yaptığını fark edince hızla geri çekildi ve panikle bana baktı. Gülümsemeye çalışıp açık olan kapıyı kapattım.

"Sorun değildi Peter, eskisi kadar acımıyor." dediğimde ikimizde yaralı omuzundan bahsetmediğimi biliyorduk.

Eskisi kadar acımıyordu, eskisinden çok daha fazla acıtıyordu.

Yerdeki boş içki şişelerinin üzerinden geçip, kaç günden beri yapışıp kaldığım koltuğa yeniden oturdum. Peter yerdeki boş ambalajları toplarken bakışlarını kaldırdı.

"Yenilmezler seni çok özledi."

Başımı diğer tarafa çevirip alayla güldüm. Ben gülerken kalbim ağlıyordu, ben ağlarken kalbim yine ağlıyordu. O ağlamaya mahkumdu belki de.

"Evet, o kadar özledikleri için bir kere bile gelmediler. Ben Yenilmez değilim, omzuma kurşun yediğim an çoktan yenildim."

Peter dudaklarını araladı ve ne diyeceğini bilemez halde geri kapattı. O bile teselli verecek cümle kuramıyordu.

"Tony...Sana bir şey söylemem gerek ve söylersem üzüleceksin. Ama söylemesem daha çok üzüleceksin."

Ses tonundaki kederden hiç hoşlanmamıştım. Peter Parker sinir bozucu bir halde neşeli olan çocuktu, böyle üzülmek ona yakışmıyordu.

"Daha ne olabilir ki? Sadece söyle gitsin Peter."

Yanıma gelip oturdu ve masamın üzerindeki yarısı boşalmış birayı dudaklarına götürdü.

"Dün takıma yeni biri girdi ve ben büyük bir kavga çıkardım. Yanlış anlama seni cidden özlediler ve geri dönmeni istiyorlar. Ama hata yaptılar... Bucky, onu takıma aldılar."

Kelimeler beynimde uğuldarken midem bulanıyordu. Yapmış olamazlardı, değil mi? Bu kadarını yapmazlardı.

"Şaka yaptığını söyle." Sesim o kadar acınası çıkmıştı ki kendimden nefret ettim.

"Sana ihanet etmem, bu yüzden onların kıçına tekmeyi bastım ve yanına geldim. Kimin onlara ihtiyacı var ki?"

Gözlerimde tutsak ettiğim yaşlar özgürlüğe kavuşurken bitiktim. Peter, Yenilmez olmak için çok çalışmıştı ve en büyük hayali buydu. Şimdi benim için vazgeçmesi adil değildi.

Kazağımın koluyla gözlerimi sildim ve başımı iki yana salladım. "Hayır, git ve yuvana dön Peter. Bunu yapma..."

O bile benim için bunu yapmazken sen bunu yapmamalısın. Belki de artık benim devrim kapanmıştı, yerime birini bulmuşlardı bile.

"Tony, ben o şerefsiz Steve gibi değilim. Sen önemlisin, hiç sönmemesi gereken yıldızsın. En önemlisi benim kahramanımsın, idolümsün."

Bunu dediğinde ağzımdan kaçan hıçkırığa mani olamadım. Kendimi değerli hissetmek gerçekten güzeldi. Narsist davranışlarımın sebebi de buydu, benim maskem olmuştu.

Ben de kendimi sevmezsem eğer, kimse sevmezdi. Ama Peter iyi hissettirmişti.

"Eğer öyle biriysem neden bunu yaptı?"

Cevap veremedi, sustu öylece. Daha da berbat hissederken ağrıyan kalbimi tuttuğumda Peter endişeyle baktı.

"İyi misin?"

Yalan söylemek istemedim, hissettiğim neyse direkt söyledim. "Berbat hissediyorum."

"Biliyor musun? Buna son vermeliyiz. Sen Tony Stark'sın. Kimse senin ışığını söndüremez."

Fevri tavırlarına kaşlarımı kaldırınca garip bir ifadeyle konuştu. "Ondan en çok neyi almak istiyorsun?"

"Kendimi, bana ait olan her şeyi." dediğimde devam etmemi işaret etti. "Ve ünvanını istiyorum. Yenilmez ünvanını..."

"İşte Stark yıldızı ışıldıyor."

--
Öncelikle ilk defa HunHan dışında hikaye yazıyorum, umarım iyidir. İlk bölüm olduğu için çok uzun tutamadım, ve hikaye kaç bölüm olur bilmiyorum. Klasik gidişimi yapayım, hikayeden bağımsız olduğu için yabancı gelebilir. Fakat HunHan kitaplarımın hepsinde var ve yazmazsam eksik hissediyorum. Yorum yaparsanız sevinirim.

ALWAYS AND FOREVER HUNHAN
WE ARE ONE, WE ARE 12

WARZONE || StonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin