ΩFive

654 45 28
                                    

--
Yerdeki kavga eden iki bedene bakıp yavaştan kapıya yaklaştım. Bu gürültü yüzünden birazdan herkes burada olurdu.

İkisi de birbirine üstünde debeleniyor, üstünlük kurmaya çalışıyordu. Ama şöyle bir fark vardı ki: benim aşık olduğum Steve tecrübeye sahipti. Ki bu durumu tasvir etmek bile zordu. İki tane Steve vardı! Eski ve yeni olarak tabir etsem sıkıntı olmazdı bence.

Onlar birbiriyle uğraşırken çadırdan çıkmayı başardım. Ben kendimi kurtarmış sayılırdım ve gerisi onların sorunuydu. Steve merhametimi hak etmiyordu. Ve süründüğünü görmek beni son derece tatmin edecekti.

"Bay Stark, üst üste karşılaşıyoruz." Diyen tanıdık sesle duraksadım. Harika! Bu karışık olayın tek bir eksiği vardı... Babam.

Yüzüme alelacele bir tebessüm oturtup özlediğim bedene döndüm. Korkuyordum onunla vakit geçirmeye. Çünkü alışırdım ve onu ayrılamazdım yeniden.

Bırakamazdım... Onsuzluğun ne olduğunu tattıktan sonra yapamazdım. Bu yüzden acı verici olsa ve istemesemde uzak duracaktım. Evrenin dengesiyle yeterince oynamıştım zaten.

"Ah evet, bu yüzden oldukça şanslıyım." Onu geçiştirip gidecekken aklıma gelen fikirle dudaklarım kıvrıldı yeniden. "Aslında sizinle konuşmalıyım, konu Kaptan. Neyse bunu söylemem uygun olmaz. Söylememiş sayın."

Babamı tanıyorsam ilgisini çekmiştim ve tabii ki beni konuşturmaya çalışacaktı. Ki öylede oldu.

"Ne olduğunu bana rahatlıkla anlatabilirsiniz. Steve'in meseleleri maalesef tüm ülkeyi ilgilendiriyor. Sıkıntı riskini göze alamayız. Şimdi anlatın bana."

Keyifle olanları anlatacaktım ama biraz değişik haliyle. "Sürekli kendi kendine konuşuyor ve açıkcası onun için endişeleniyorum. Dediğiniz gibi o hassas konumda olan bir adam."

Babamın yüzünde beliren şüpheyle planım işlemeye başladı. Eminim ki bu olayın üzerine duracaktı. Onu daha da hızlandırmak için ileriyi işaret ettim. "İsterseniz birlikte bakalım. Ne demek istediğimi daha rahat kavrarsınız."

Kararsız kalsa da sonunda ikna etmiştim ve çadıra doğru yürümeye başlamıştık. Gelecekteki Steve şu ana kadar oradan çıkmış olmalıydı tahmine göre. Bu da tam olarak istediğim şeydi.

Bağırma seslerine yaklaştıkça Howard Stark da adımlarını hızlandırdı. Kendi kontrolü dışındaki olaylardan nefret ediyordu.

"Burada neler oluyor?" dedi sert sesiyle.

Askerlerden birisi nefes nefese yanına gelip hızla rapor verdi. "Efendim, Kaptan kendini kaybetti. Sabahtan beri anlamsız şeyler söylüyor ve onu zapt edemiyoruz. Klon falan diyor..."

Gülmemek için dudağımı ısırdım. Steve beklediğim gibi oradan çıkmayı başarmıştı. Ben bir dahiydim, mütevazi olamayacaktım maalesef.

Babam bana dönüp elini omzuma koydu ve başını teşekkürler manasında salladı. "Bilgilendirdiğin için teşekkürler. Sanırım Steve fazla yorgun düştü ve küçük bir tatile ihtiyacı var."

Aslında bunun askeriye tercümesi şuydu; aklını kaçırmadığından emin olana kadar gözümüzün önünden ayrılmayacak.

Vicdanım sızlamadı, eski ya da yeni farketmezdi. Steve Rogers bana büyük ihanet etmişti. Bedelini öyle ya da böyle ödeyecekti.

Howard Stark beni geride bırakmadan önce buraya gelme sebebim olan herifi sordum. "Bay Stark, Bucky Barnes ile görüşmem gerek. Siz yardımcı olur musunuz?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 21, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

WARZONE || StonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin