Bugün ne güzel bi gün...
Sevgilim iyi ki doğdun...
'Uçmuş bu yaa.'
Neler oluyor?!
.
.
.Gece...
"Uçmuş bu yaa." Bu kimin sesi?
"Aloo? Kızım n'apıyorsun sen? On iki saat oldu on iki! Kış uykusuna mı yattın?" Eylül mü?
"Sen istedin bebeğim(!)" Altımdan bir şeyin kaydığını hissettiğimde daha rahaylt bir pozisyona geldiğim için yüzümde bir gülümseme belirmişti.
"Seni seviyorum bebeğim y-" dememe kalmadan altımdaki yorgan tamamen çekildi ve ben fayanslarla öpüştüm resmen.
"Amin cümlemize." Diyerek tavana baktım ve kahkaha atarak gülen Eylül' e sinsi sinsi sırıttım. O öylece gülmeye devam ederken altındaki halıyı çektim ve bende onun kıymetlisinin üzerine düşmesini sağladım. İntikam!
"Aah! Seni hain kardeş! Ne yapıyorsun sen? Al! Kırdın işte kıymetlimi!" Diyerek kıymetlisini (!) ovuşturmaya başladı.
"Kıymetlimissssss.." diyerek ona doğru yaklaştım ve gözlerimi kıstım. "Efendimisssssss.."
"Yok sen yola gelmezsin ben seninle başa çıkamam başka türlü." Diyerek eline gelen yastığı bana vurdu. Gözlerim yuvalarından çıkacakken bir kez daha vurdu. Ve bir kez daha..
"Ama bunu sen istedin!" Diyerek bende elime bir yastık aldım ve bende vurmaya başladım. Merak etmeyin, bizim yastıklar kuş tüyünden değildi. Öyle reklamlardaki gibi uçuşmuyorlardı yani. Vurduğunda düşürüyordu(!)
"Bu uykumu böldüğün için!" Dedim ve yastığı dizlerinin arkasına vurdum.
"O zaman bu da benim yastığımın ırzına geçtiğin için!" Diyerek o da benim kafama vurduğunda yorulduğumu hissettim. Ben daha bugün yüzecektim be!
"O zaman.." derken ikimiz de aynı anda sırıttık ve yastıkları yere atarak kendimizi de üzerlerine attık.
"Bu da dostluğumuz için!" Diyerek ellerimizle havada bir beşlik çaktık ve gülmeye başladık.
.
.Kahvaltımızı spor salonunda yapacağımız için evden sadece giyinerek çıkmıştık. Bugün selfie falan yoktu. Neden biliyor musunuz? Çekmeyeceğim çünkü ;)
Spor salonuna yaklaşık iki yüz metre falan kala Bilge teyzeyi gördüm ve yanına gittim.
"Günaydın Bilge teyzem. Bugün hangi poşetlerini taşıyayım senin?" Bilge teyzeyle yaklaşık üç haftadır tanışıyorduk. Marketten alış veriş yaparken tanışmıştık onunla. Ben onun torbalarını taşırdım hep.
"Bugün kıpkırmızı elmalar aldım kuzum. Senin yanakların gibiler kız." Derken yanağımı sıkmıştı. Eylül gitmişti. Beklemesini istememiştim.
"Evden içeriye de getireyim mi teyzem istiyorsan? Belin falan ağrıyorsa?" Bilge teyze yaklaşık altmışlı yaşlarındaydı. Kendi çocukları yokmuş. Kocası da madende bir göçük sonucunda hayatını kaybetmiş. Aslında çok tatlı bir kadın.
"Yok evladım daha ne yardım edeceksin?" Ona bakıp gülümsedim. Acaba benim babaannem falan bana nasıl davranırdı?
"Tamam teyzem ben gidiyorum o zaman. Dikkat et kendine." Diyerek gideceğim sırada elimden tuttu ve çekti beni."A benim zayıf kuzum. Belin açlıktan incecik olmuş. Sen bir şey yemiyor musun? Kardeşin sana bakmıyor mu?" Dediğinde gülmüştüm.
"Al bakayım şurdan biraz elma. Enerji verir en azından." Dediğinde bu inatçı kadınla tartışmamak için almıştım elma. Çok güzellerdi ama!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki "SİYAH"
Teen Fiction"SEN BENİM İÇİMDEKİ SİYAHI BEYAZA ÇEVİREMEZSİN! BUNA GÜCÜN YETMEZ!"