Boş bir ara sokakta yürüyorum ne çok gidip gelmiştim bu yolları, bütün dertlerimi sanki anlıyormuş gibi duran duvarlar, overlok giden kaldırımın etrafına sanki ayrılmaz parçası gibi sarılmış taşlar,yıkılmak üzere olan duvarların üstüne saçılmış çamurlar, kaldırımların üstüne çıkmış hurda arabalar ve jantlarında olan örümcek ağları, duvarlara sinmiş köpekler. Birde ben... ben kim miyim her şeyi parayla satın alabileceğini zanneden bir üvey annenin çocuğuyum evet doğru duydunuz annem ben doğarken ölmüş ve babamda bana bakamayacağını düşünüp başka bir kadınla evlenmiş.o bakamayacağı çocuk büyümüş hatta 17 olmuş ama hala da karısından ayrılmamış bir babanın çocuğu Kösem'im. Aslında değişik bir insanım bunu kabulleniyorum hiç bir ailenin tavsiye etmediği tiplerdenim...Ben böyle olmak istedim .Çünkü yalnız yaşayarak sorunlarımı içime atarak koca bir balon oluşturana kadar taa ki o balon patlayıp içime zehiri salana kadar da böyle devam edicem.
Biraz daha yürüyüp sokağı döndüm aslında düz ilerleyip karanlık dünyama gitmem gerekiyordu.Ama eve gitmeden her zaman ki gibi akşam saat 5'e doğru uğradığım bir arkadaşım olan herküle giderim.şimdide yanına gidiyorum...Sabahtan beri yürürken cebimde olan ağırlığı çıkartıp içinden bir dal ve de sigaraların arasında kaybolmuş mavi çakmağı çıkartıp geri cebime koydum.Yavaş adımlarla ilerlerken çakmağı 2-3 denemeden sonra sigaramı yaktım.gri duman havada süzülürken dumanların arasından o yıkılmak üzere olan beyaz renkte ve üzerindeki siyah saçılmış siyah renkli klubeyi görebilmiştim.rutin yürümemi biraz daha artırıp hızlıca oraya doğru yürümeye başladım.Biraz daha yürüyüp klubeye 2-3 adım kala gördüm ki klubenin arkasından herkül kuyruğunu sallaya salaya yavaşça yürüyordu.Beni fark etmiş olacak ki Başını bana çevirip havlamaya başladı sesi ıssız sokakta yankılanırken.Ona gülerek yaklaştım ve tek dizimi kırıp ona eğildim.Elimi beyaz tüylü olan saçlarına götürdüm..Dudaklarımı yukarıya doğru kaldırdım ve halla gülen yüzümle biraz daha yaklaştım ve onu tam öpceken arkadan bir çatırtı duydum aslında dönüp bakmiyacaktım ama herkülün yüzündeki o korkuyla yabancı gördüğünde her zaman hızlı salladığı kuyruğunu fark edince hızlıca arkam döndüm ama kimse yoktu...Bir sigara daha yakarken ayağa kalktım ve etrafa bakmaya başladım.Her zaman sigara yaktığımda bacaklarıma dolanan herkül gene bana sığıştı.Beliki sigara kokusunu tek seven ben değildim...Herkül çıtırtının geldiği yöne doğru yürüdüğümü fark ettiğinde bacaklarımın arasından sığıştı ve olduğu yerde durdu yere oturup sağ patisini yalamaya başladı.Önüme dönüp biraz daha yürüdüğümde bir çıtırtı daha duydum.Aniden arkaya baktığımda Herkülünde merak etmiş bir şekilde oturduğu yerden bakıyordu.Belkide kedidir diye düşünerek Herküle yaklaşıp azcık eğildim ve "görüşürüz tavşanım"diyerek arkama döndüm eve yürümeye başladım.
Yatağımda uzanmış kitabımı okurken telefonuma mesaj geldi.Sağa döndüm ve uzandığım için kırışmış beyaz örtünün üzerinde yuvarlanıp siyah renkteki 1 çekmeceli kombinden telefonu alıp yatakta orturup bacaklarımı bağdaş kurdum...gelen mesaj babamdandı...'iş görüşmem yüzünden 1 haftalığına evde olmicam yarın yeni okulun için şoför seni götürcek annenden okul paranı alırsın derslerinde başarılı olman dileğile seni seviyorum.Birde unutmadan ben gelene kadar annenle didişme"yatağıma telefonumu ters gelicek şekilde koyup.ayağa kalıp banyoya doğru ilerledim.Evet pasaklı olduğum doğrudur ama bundan kime ne?
****************************************
başımı yıkadığım için kuruladığım saçıma dağınık bir topuz yaptıkdan sonra banyodan çıktım yatağıma üstüne koyulmuş okul üniformama yaklaşıp hızlıca giyindim.Siyah konversleride giydikten sonra tekrar banyoya geçip dişlerimi fırçalamaya başladım...
beyaz dudaklarıma hafif mat pembe renk sürdükten sonra dudağımın etrafına siyeh kalemle etrafından geçtim. gözümede koyu bir makyaj yaptıktan sonra artık aşağıya inmeye hazırdım.yatağımın üstünde duran çantamla telefonumu alıp aşağıya indim
okul üniforması...
Sabah kahvaltımı yaparken bir yandan da Tuğçe(üvey anne)bakıyordum.Hayır yani kim sabah kahvaltısında diyet bisküvisi yer ki onaylamaz bakışlarla omletime geri döndüm.Bir kere bana hiç benzemiyordu....sabah, öğle ,akşamı bırak geceleyin bile yemeğe kalkan birisiyim.Tuğçe ise sabah kahvaltısıyla tüm gün idare eden biri. hayır yani akıl var mantık var madem öyle,akşam yemeği yemiyorsun o zaman sabah kahvaltını adam akıllı yapta biz de diyek'ama sabah çok yiyo ondan akşama yer kalmıyor.'yok arkadaş tekrar başımı onaylamazca sallayıp ayağa kalktım tabi kide arkamdan gidiyor musun diye sormıyacak ne zaman üvey anneler iyi olmuştur ki. kapının sağ önünde duran sehpanın üstündeki vazonun altından bir 100lük alıp kapıya çıktım.soğuk hava anında yüzüme vurduğundan hızlıca arabaya doğru yaklaştım.İsmet abiye göz ucuyla baktıktan sonra arbaya binip okula gitmek için arabanınn yola çıkmasını beklerken bende telefonuma girip yılan oyununu oymaya başladım...Araba durduğunda kafamı kaldırmadan önce ekranımı kapattım ve yavaşça arabanın durduğu yere baktım.Beyaz büyük duvarların içindeki gri büyük yuvarlaklar hadi ama çok cici değil mi.Hangimiz boyle okul isterki ....Kapımı açıp yavaşça aşağıya indim ve şoför bana dönerek"çıkışta burda olucam efendim" deyip arkamdan kapımı kapattı ve kendi koltuğuna geçip arabayı çalıştırıp ortadan kayboldu.Etrafımda şöyle dönüp baktımda okulla uyumlu olan pastel renkli evler balkonlarındaki sarkmış çamaşırların arkasından gölgeleri gözüken cıvıl cıvıl renkler.Işıl ışıl evlerle uyumlu olan arabalar.Evlerin önündeki oynayan çocuklar .Tekrar arkama yani okulla döndüğümde okulunda mahalleden aşağıya kalır bir farkı olmadığını apaçık görebiliyordum...Boyle bir okula yakışan terbiyeli hanımefendi liseliler.Evet o zaman benimde boyle bir yere ayak uydurmam gerekiyordu.Çantamın en ön cebinden sigaramı çıkarıp sütyenimin arasına yerleştirip okulla yürümeye başladım.Babamın bilerek boyle bir yer seçtiği apaçık belliydi.Okulun bahçesine girer girmez direk etrafa bakındım hadi ama koskoca bahçede illaki boyle bir yerin annesinin çocuğu olamaktan bıkan benim kafa dengim biri vardır...okulun içerisine doğru ilerlediğimde koridorun ortasında olan rengarenk tabelaları gördüğüm gibi direk oraya yaklaşıp müdür odasının nerde olduğunu baktım.Sağıma doğru ilerlemem gerekiyordu.görünüşe göre bir bayan müdürdü çünkü 'MÜDÜR ODASI'yazısının altında 'FAHRİYE OKTAY'yazıyordu.Okları takip ede ede sonunda müdürün odasına gelmiştim.Kapıyı çalıp içeri girdiğimde beklediğimin aksine bir erkek öğretmen vardı.İçeriye girip "ben sınıfımı öğrenecekdim adım kösem Palabıyık." Müdür hiç başını kaldırmadan koridorun solunda en köşedeki sınıf 12-E olduğunu söyledi ve çıkabirsin dedi.Bende dediğini yaptım ve sınıfıma doğru ilerledim sütyenimin arsına sıkışmış sigara paketi nefes almamı zorlağı için sütyenimi hafif aşağıya doğru çektim ve hiçbir şey olamamış gibi sınıfıma girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölüm ölmüyor
Novela Juvenil"bütün bir gece uykusuzluğuna sebep olan şeyleri bir nefeste anlatamasın önce içine atarsın sonra susarsın" -"boş versene dedi siyah benim gökkuşağına ihtiyacım yok"