2.BÖLÜM

8 2 0
                                    

''Selam bebeğim. Boston havası mı çarptı sana bu halin ne?''

''Aman tanrım, Christian?''

''Evet, Sema.''

O böyle deyince ben de gerizekalılığımın bir kanıtı olarak işaret parmağımı havaya kaldırdım ve çocukcağızın suratına dokundum. Ağzım iki karış açık bir şekilde,

''Aman tanrım.. Sen gerçeksiin...''dedim.

''Beğenemedin mi?''dedi gülerek. Evet Sema kızım kendini toplaman lazım. Haydi koçum benim!

''Öhöm. Dibimden çekileceksin inşallah?''dedim. Türklüğümü konuşturup aylar önce ona 'inşallah'ı öğretmiştim.

''Çekildim inşallah.''diye karşılık verdi. Bu hoşuma gitmişti. Gülerek,

''Puddin. Ben böyle olsun istemezdim. Gerçekten. Ama fark ettim ki ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Özür dilerim seni yordum.''deyince kafama tintirik attı. Chris? Tintirik? Bu çocuk Türk olmadığından emin mi?

''Bu söylediklerini duymadım farz ediyorum Puddin. Haydi kalk, gidiyoruz.''deyip omuzlarımdan ittirdi. Ardından, o taşırken can çekiştiğim bavulu kolayca havaya kaldırıp arabasına doğru yürümeye başladı.

Boston benim küçüklükten beri hayalimdi. Herkes New York, Londra gibi yerlere hayran olurken ben, Boston' ın gizemli havasına hayran olmuştum. E doğal olarak da üniversitede Boston University' e başvurmuştum. Tek umudum çizim yeteneğimdi. Kendim diye söylemiyorum ama gerçekten güzel çizim yapardım. Mimarlık fakültesine bir kaç çizim yapıp gönderdim. Umudumu kırmadılar ve beni kabul ettiler. Sonuç olarak da şu an Boston' dayım!

Christian arabayı park ederken kafamı ellerimden kaldırıp dışarı baktım. Markete gelmiştik. Bana baktı ve,

''Haydi Puddin. Alışveriş yapacağız.''

Kafamı sallayıp arabadan indim. Çantamı da yanıma aldım. Deli miyim yahu, içinde yıllardır biriktirdiğim paralar var. Çantamı sırtıma takıp markete yürümeye başladım. Chris' in aşık olduğu film yüzünden birbirimize 'Puddin' diyorduk. Gerçi, ben de aşıktım. Suicide Squad baby!

Tam giriş kapısı açıldı ki biri kolunu omzuma attı. Oy anam! Hulk musun güzel evladım? Evvela kolunun altında ezildim de. Neyse devam edelim.

Markete girdik. Reyonlara yeni varmıştık ki markette 'Heathens' sesleri yankılanmaya başladı. Bir anda ikimiz de gözlerimizi büyülterek birbirimize baktık. İkimizin de ağzı 'O' şeklini almıştı. Ben de kimsenin beni tanımamasının verdiği rahatlıkla zıplayarak dans etmeye başladım. Gerçi bu rahatlık ara reyonda olmamızın ve kimsenin bizi görmemesinden de geliyordu. Chris de sanki elinde gitar varmış gibi hareketler yapıyordu. Şarkı yavaş yavaş sona yaklaşmıştı. Cesarette level atlayıp bir anda Chris' in sırtına zıpladım. Bu özgüven nereden gelmişti bilmiyorum ama iyi ki diyorum, lisedeyken kilo vermişim. Bu halde beni zor tuttu, eski halim olsaydı yerden spatula ile kazırdık çocuğu. Sırtında yaklaşık 5 sn kadar kaldım. Sonra utanıp kendimi yere attım lakin bu sefer de kıç üstü yere düştüm. Güzel totişim kırıldı kesin. Yerde mızmızlanırken Chris gülmekle meşguldü. Anam ben de bu Amerikalıları centilmen bilirdim. Erkek değil mi işte hepsi öküz. Chris' e delici bakışlar atarken,

''Bana Deadshot gibi bakmayı keser misin? Gerçekten komik düştün.''deyip gülmeye devam etti. Bende nazlanmayı saçma bularak ayağa kalktım. Totişimdeki tozları silkeleyip reyona göz atmaya başladım. Sonra saçmaladığımı fark edip Chris'e döndüm.

''Puddin. Buraya ne almaya geldik?''

''Buraya her şeyi almaya geldik. Ev alışverişi yapacağız Puddin. Çünkü ben, süt ve mısır gevreğiyle yaşayabilen bir varlığım ama artık beraber kalacağımız için ve sen de bir bayan olduğuna göre eve neler lazım bilirsin diye düşündüm ve seni buraya getirdim. Şimdi gönlünce alışveriş yap ve eve ne lazımsa alalım. Haydi.'' deyip alışveriş arabası almaya gitti. Geri dönene kadar bön bön baktım. Yanıma geldi,

TEK BAŞINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin