İyi okumalar.
#
Geçmişe dönüp baktığımda birçok olay görüyorum. Karmaşık olaylar. Anılarından kurtulamadığımız anılar.
Anılar geçmemekle beraber bizde izler de bırakıyor. Benim kolumdaki Bulanık yazısı gibi. Ya da Harry'nin yara izi gibi. Veya dışarıdan bakınca görünmeyen izler. Bu izler sadece kalbimizde ve zihnimizde varlar.
Ron benim için bir iz. Hala unutamadığım ve unutmaya da çalışmadığım aşkım. Hala itiraf etmediğim, kalbimin, ruhumun en derinliklerinde sakladığım.
Hogwarts savaşı biteli aylar oldu. Biz hala üç yakın arkadaşız. Biz hala Altın Üçlü'yüz. Değişen tek şey artık hayatımızda savaşacak kötülerin olmaması. Voldemort yok, Ölüm Yiyenler yok. Onların yokluğuyla sevdiklerimiz de yok.
Fred, Lupin,Tonks, Deligöz, Profesör Snape ve daha saymadığım veyahut sayamadığım birçok tanıdığım. Hepsinin ruhları bedenleriyle beraber göçtü bu dünyadan.
Bir üyesi eksilen Weasley ailesi o kadar perişan ki. Orada olup Ron'a destek olmak istiyorum. Onu göğsüme yatırıp koklanası kızıl saçlarını okşamak istiyorum. "Her şey geçti." demek geliyor içimden. Ama beni tutan bir şeyler var.
Harry bütün gün Ginny'nin yanında ona destek olurken ben... Ben sadece evimde oturmuş bekliyorum. Benim de bir görevim var ama Ron'un yanında olmak en önemli görev benim için.
Annesiz ve babasız kalan küçük Teddy'ye bir süreliğine ben bakıyorum. Küçük bedeni o kadar masum ki.
1 hafta sonra Teddy artık Harry ile yaşamaya başlayacak. Ve ben de bir süreliğine Weasleyler'de kalacağım.
Ara ara yanlarına gitsem de her gün onlarda duramıyorum. Şimdi ne mi yapıyorum? Hermione Granger'a yakışır bir şekilde kahvemi almış kitap okuyorum. Teddy bir kaç metre ilerde beşiğinde mışıl mışıl uyuyor. Yine dolan gözlerimi, göz yaşlarım akmasın diye geriye kaydırıyorum.
Normalde beni bilirsiniz fazla ağlamam. Ama bu son olaylar beni o kadar gerdi ki, okuduğum kitap bitse ağlıyorum.
Tam göz yaşlarımı itmişken penceremde bir tıkırtı duymamla başım oraya yöneldi. Teddy'nin uyanmaması için dikkat ederek pencereye ilerledim ve yavaşça araladım. Daha önce görmediğim kahverengi bir baykuş gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Ayağında kimden geldiğini bilmediğim bir zarf.
Baykuşun ayağından zarfı aldım ve açtım. içinden çıkan resimle kaşlarım hafifçe çatıldı. Benim tek başıma kadraja alındığım bir resimdi. Büyük salondaki masada oturuyordum. Anlaşıldığı kadarıyla birileriyle sohbet ediyordum, ama kim bilmiyorum. Birisini dinlerken aniden yüzümde bir tebessüm beliriveriyor.
Fotoğrafın arkasındaki yazıyı görünce o kadar heyecanlandım ki, elim ayağım titredi.Büyük bir sevinçle tekrar tekrar okudum notu. Taa ki bir ağlama sesiyle mutluluğum bozulana kadar.
Bana her zaman böyle gül.
-Kendini ait hissettiğin kişi.
#
Bölüm sonu.
Selamlar ben geldim. Bir anlık kararla hikayeye yeniden başlıyorum. Kurguyu yine akışına bırakacağım, neler olur bilmiyorum. Umarım fazla saçmalamadım. Medyadaki şarkı benden size gelsin o zaman!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFTER |Romione|
Fiksi PenggemarDerin bir nefes alarak Kovuk'un kapısına hafifçe vurdum. Saat biraz erkendi fakat birileri ayakta olmalıydı. Geleceğimi 2 gün önceden bir baykuş yollayarak bildirmiştim. Ron şu anda uyuyordur, Ginny belki beni bekliyordur, George uzun zamandır odası...