Her zamanki gibi bir sabahtı aslında, anneme üçüncü kez "5 dakika daha.." dedikten sonra artık kalkmam gerektiğini fark ettim. Sıradan bir okul günüydü,sıradan bir geri gelişti. Eve gelene kadar her şey normaldi. Demir kapıyı güçlükle açtım. Eve gelip " Ben geldim!" diye bağırdım ama hiçbir ses yoktu "Anne?" Evde en ufak bir yaşam belirtisi bile yoktu. mutfaktan bir bıçak alıp evi aramaya başladım.Artık bıçakla ne yapacaksam..Terasın önünden geçerken koşan bir dalmaçyalı gördüm ya da gördüğümü sandım. İçeri girdim, köpeği tekrar gördüm benden birkaç adım uzaktaydı. Gözlerimi kırpıştırdığımda köpek yok olmuştu. Ya da hiç var olmamıştı.
Üst kata bakmak için merdivenlere yöneldim. Arkamda bir ses duydum, hafif titreyerek arkama baktım, kimse yoktu. rahatlamış bir şekilde önüme dönerken karşıma çıkan kar maskeli adamı görünce afallamış bir şekilde kaçmaya başladım. Bu sefer yok olmaya niyeti yoktu. Bu sefer gerçekti. Üst kata doğru kaçmaya başladım merdivenlerde bana tekrar yetişti ayağımdan kavradı ve beni aşağı çekmeye başladı. Diğer ayağımı adamın kafasına indirip odama koştum. Okuduğum cinayet romanlarındaki mükemmel taktikten yola çıkarak pencereyi açıp okul çantamı aşağı bıraktım. Gardırobun içine girdim, tam sığmadığım için bir parmaklık boşluk kalmıştı kendimi elimden geldiğince saklamaya çalışarak beklemeye başladım.
Adam ağır ağır odaya girdi. İri yapılı ve uzundu. Elinde gördüğüm metal parçanın bıçak olduğunu anlayınca omuzlarıma bir ağırlık çöktü. Gözlerinin üstü kırmızı; alt tarafı ise çok açık bir maviydi. kar maskesinden görebildiğim tek kısmının en korkunç yeri olmasını diledim. Hayatımda gördüğüm en tüyler ürpertici şey gözleriydi benim için. Yani henüz öyleydi. Adam pencereye kadar gitti yerde çantamı görünce sinirle ağzında bir şeyler geveledi ve çalışma masamın önündeki sandalyeye tekme atıp aşağı indi.
Demir kapının çarpma sesini duyana kadar beklemeyi planlıyordum. sonra yanımda, tam ensemde salya sesleri duydum. Sağıma dönmeye korkuyordum, ama dönmek zorunda olduğumu da biliyordum. Cesaretimi toplayıp baktım, dibime kadar sokulmuş dalmaçyalının gözleri gardırobun karanlığında parlıyordu. Kendimi sol tarafa atarken aynı zamanda çığlık atmadan önce alınan o devasa nefesi alıyordum. sırtımı dolabın sol tarafı oluşturan tahtaya çarptım. çığlık atma anı geldiğinde ağzımda beliren elin parmakları olmayan siyah bir eldiven giydiğini gördüm. Her şey yok olup boşluğa düşer gibi hissetmeden önce iri adamın siyah eldiveninin parmakları olduğunu hatırlayıp aynı adam olmadığını fark ettim.