Kafenin dışında yağmur yağıyordu.
Sağanak şeklinde yağan yağmur çok agresifti. Yağmur kafenin camlarına acımasızca çarparken dışarıdaki siluetleri bulanıklaştırıyordu. Yağmurlukları giyinip gazetelerini ceketlerinin altında saklayan insanlar tıpa tıp aynı gözüküyordu. Kırılgan figürleri gri, bulutlu gökyüzünün altında ilerliyordu. Seulgi, derin bir iç çekerek yağmurun damlalarla camda yaptığı sanattan gözlerini çekti ve önünde duran mozaik desenli kahvesine baktı. Süt ve kakao tozu ile süslenmiş kahveden hala buhar yükseliyordu. Böyle güzel şeylerin sonunda yok edilmesi çok üzücüydü.
Bardak altlığının yanında duran kaşığını alarak kahvesini karıştırdı. Sütün koyu renkli kahve ile birleşmesini izledi. Kahvenin kokusu, yüzündeki endişe ile oluşmuş olan çizgileri yok edip dudaklarını yukarı doğru kıvırdı. Lekesiz porselen fincanı kaldırdı ve dikkatlice bir yudum aldı. Kahve dilini yaktı ama çikolatanın mükemmel tadı ve bol kafein onun şuan en çok ihtiyaç duyduğu şeydi. Telefonun titreme sesi kulağına ulaşınca yağmurun kükreyen sesini özlemeye başladı.
Seulgi, parmaklarını telefona ulaşmak için aşağı doğru kaydırırken eline pek çok girinti çıkıntı geldi. Parmaklarıyla telefonu kaldırıp ekranı açtı. Ekran aydınlandığında arkadaşı Wendy'den bir metin çıktı karşısına.
"5'de orada olacağım. Bizim için sipariş mi vereceksin? Olabilir :)"
Seulgi derin bir nefes alarak telefonunu masaya koydu. Elini kaldırdı dudaklarına zoraki bir gülümseme yerleştirerek garsonu çağırdı.
"Ekstra şekerli bir karamel macchiato, bir chai latte ve iki dilim cheesecake lütfen."
Seulgi, monoton bir şekilde siparişini verdikten sonra söylediklerini içinde tekrar etti. Garson Seulgi'nin söylediklerini hızlıca yazarken kalemin not defterine her inişi yağmur damlalarının cama çarpışı ile birleşiyordu. Şimşeklerin sesi yüzünden sesini yükseltmek zorunda kalan garson siparişleri tekrar etti.Seulgi kafasıyla onaylayınca siparişleri vermek için tezgahın arka tarafına doğru ilerledi.
Seulgi, verdiği siparişlerinin gelmesini beklerken çikolatalı pastasından bir parça aldı, çikolatanın kreması adeta baş döndürücü bir tattaydı. Seulgi, çok çikolatalı şeyler tüketmezdi ama stres altında iken kendisini çikolatanın baş döndürücü cazibesinden de alıkoyamazdı. Garson elindeki tepsiyi, içeceklerin dökülmemesi için dikkatlice koydu. Siparişleri tepsiden masaya doğru aktarırken tekrar ediyordu; " Chai Latte, karamel macchiato ve iki dilim cheesecake."
Seulgi zoraki bir gülümseme ile teşekkür etti. Garson masadan ayrıldıktan sonra Seulgi'nin zoraki gülümsemesi yerini asık ve sert surata bıraktı. Telefonu eline aldı, Wendy'e mesaj atmayı düşünürken kafenin kapısı açıldı ve yağmurun sesi tüm kafeyi kapladı. İçeriye girenlerin Wendy ve Joy olduğunu görünce telefonunu masaya geri bıraktı. Joy elindeki beyaz şemsiyeyi sallayıp şemsiye standına bıraktı ve ikili masaya doğru yürüdü. Giydikleri yağmurlukları sandalyenin arkasına asarak oturdular.
Wendy alaycı bir ses tonuyla, "Demek bizim için gerçekten sipariş verdin huh? Hemde bizimle beş ay görüşmedikten sonra. Etkilendim." dedi. Joy kazağından ellerini çıkartarak kendi önüne bir cheesecake çekti. Büyük bir parça ağzına atıp kahvesinden bir yudum aldı.
Seulgi, Wendy ve Joy uzun yıllardır arkadaştı. Wendy ve Joy iyi bir üniversitede okumak için memleketleri Jeonju'dan Seul'a gelmişlerdi. Dört yıllık bir yaş farkına rağmen üçü çok hızlı arkadaş oldular. Diğer üniversite öğrencileri arasında tanınıyorlardı. Charlie'nin Melekleri.Seulgi mezun olduktan sonra bile arkadaş kaldılar. Wendy ve Joy hala eğitimlerine devam ediyorlar. Seulgi'nin evinin yakınında kiraladıkları bir stüdyo dairesinde beraber yaşıyorlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVELYA | SeulRene [ÇEVİRİ]
FanfictionBae Irene, psikoloji kariyeri boyunca şu zamana kadar Kang Seulgi gibi kafa karıştırıcı biri ile tanışmamıştı. UYARI; Bu hikaye oldukça karanlık temalıdır.Eğer bu tarz ficleri okumaktan rahatsızlık duyuyorsanız lütfen bu fici okumayın. @smsshipsturk...