Öğretmen olduğumu öğrenince dünyalar benim olmuştu. Ama bu mutluluğumu paylaşacak kız kardeşinden başka kimsem kalmamıştı yanımda. Ailemi iki yıl önce trafik kazasında kaybettim. Keşke o arabanın içinde bende olsaydım diye düşünmedim değil. Tek istekleriydi öğretmen olmazmız. Kız kardeşim matematik öğretmenliği okuyor. İkimizde ailemize verdiğimiz sözü tutmuştuk. Uzak şehirlerdeydik kardeşimle arada o gelir, bazende ben giderdim yanına. Tek dalımdı, o benim. Ailemin emaneti.
Heyecanlıydım okuldaki ilk günümdü. Takım elbisemi giyip, bordo kravatımı takmıştım. Şimdi, tam bir öğretmendim Kütahya Dumlupınar üniversitesinde; Edebiyat öğretmeniydim. Gün geçtikçe öğretmenliğe daha da alışıyor ve seviyordum. Tek istediğimin ailemin bunu görmesiydi. Sabah okula geldiğimde, okul müdürü yanına çağırmıştı.
-Emre Bey; Buyrun oturun.
-Sizden gerçekten çok memnunuz ama; öğretmen değişikliği yapmamız gerekiyor.
-Anlayamıyorum.
-Emre bey İzmir Ege üniversitesinden çağırılıyorsunuz.
İnanamıyordum. Üniversite okuduğum okuldan çağırılıyordum. Bu duyduklarım, beni dünyanın en mutlu insanı yapmıştı.
-Ne zaman gitmem gerekiyor peki
Bugün çıksanız iyi edersiniz. İki gün müddetiniz var.
Okuldaki evraklarımı alıp eve gittiğimde. Heyecandan ellerimin titrediğini hissediyordum. Oturduğum ev eşyalıydı. Daha, tam düzenimi kuramamıştım. Bavuluma kıyafetlerimi yerleştirerek birşeyler atıştırdım. Kapıyı kapatıp Anahtarı ev sahibine bırakıp çıkmıştım evden. Otobüse biner binmez uyuyakalmıştım, İzmir'i düşlerime katarak.
Otobüsten indiğimde, saat dokuz buçuktu. Bu saatte ev bulamazdım. Küçük bir otel bulup gecemi orada geçirdim. Sabah bavulumu alıp ayrılmıştım otelden. Hemen sağda duran simitçiden simit alarak bugünkü kahvaltımı yapmıştım. Karşıyaka' da ara sokaklarda yürüyordum. Neden hiç değişmiyordu burası. Hep güzel hep ahenkliydi. Kiralık yazan bir yazı görmüştüm, kafamı kaldırdığımda en üst kattı. Çokta güzel bir yerdeydi. İlanda yazan, numarayı arayarak evi kiraladım. İçerisi benim için çok büyüktü ama bundan güzel ev bulamazdım. Daha önceki oturan kişi Yen'i vefat etmiş ve eşyalarıyla bırakmış. Eşyalar için akrabaları belli bir fiyat biçmiş. Yeni gibiydiler hiç bir sorun yoktu. Kabul ederek hepsinin parasını ödedim. Geriye kalan tek şey kıyafetlerimi yerleştirmekti. Kıyafetlerimi yerleştirip yanıbaşımda olan yatağa attım kendimi. Karnımın acıktığını hissederek çarşıya yemek yemeye çıktım. Yemeğimi yiyip sahilde turladım. Eve geldiğimde televizyonun başında uyuyakalmıştım. Uyandığımda heryerim tutulmuştu. Duşa girip kendime gelerek gömleğimi ütüledim. Altına kumaş pantolonumu giyerek. Üniversiteye geldim. Evraklarım tamamdı. Artık Ege üniversitesi öğrencisi değil öğretmeniydim. İlk dersime girmiştim. Ağzı açık öğrenciler görmeye alışmıştım artık. Dersim bittiğinde kantine giderek çay içmek istiyordum. Önümdeki masada. Turuncu saçlı oturduğu sandalyeyi bile saçlarıyla örtmüş bir kız vardı. Biraz daha yaklaştım. Uyuyor gibiydi ve birşeyler sayıklıyordu. Biraz saha yaklaşınca; 'yapma abi, dövme' diye söyleniyordu. Dayanamayıp omzuna atmıştım elini. Sert bir şekilde kaldırmıştı kafasını. Bu ne güzellikti böyle. Bembeyaz teni ve ela gözleriyle adeta büyüleyiciydi. Gözlerinin altı ve yanakları kıpkırmızıydı. Biraz muhabbet ettikten sonra ayrıldı yanımdan. Uzun saçları parmak uçlarıma değmişti.
Arkasından öylece bakakalmıştım. Çok gitmeden olduğu yere yığılıp kalmıştı. Koşturarak yanına gittim. Nefes alıyordu. Kucağıma alarak hastahaneye götürdüm. O gün Kumsal'ın kanser olduğunu öğrenmiştim. Sadece on dakika gördüğüm bir insan kanserdi ve bunu sadece ben biliyordum. Doktor kesinlikle üzülmemesi gerektiğini söylemişti.
O kadar güzeldi ki Peri kızına benziyordu. Yüzüne bakmaya doyamıyordum. Parmakları oynuyordu, uyanıyordu sanırım. Gözlerini açtığında, şaşkın bakışlarıyla bana bakıyordu. Konuşamıyordum bile. Sesim titriyordu. Nasıl söyleyecektim ona kanser olduğunu. Bunu yapamazdım. Ama üzülmemesi için gereken her şeyi yapabilirdim. Bundan sonraki hayatımı Kumsal'ın mutluluğu için yaşayabilirdim.
Hastahaneden eve geldiğimizde büyük bi şok ve mutluluk yaşamıştım. Kumsal'la aynı apartmanda ve karşı karşıya oturuyorduk. Hayatımın en güzel tesadüfüydü. Kumsal'ı evine bırakıp, hemen markete inmiştim. Yemek yapmayı pek fazla beceremezdim. Kardeşimle yaşarken, her gün çeşit çeşit yemek yapardı. Yalnız yaşamaya başladığımda ise dışardan yemek yemeyi tercih ettim. Marketten domates çorbası ve dolaba malzemeler alarak eve çıktım. Kumsal' a güzel bir çorba yapmam gerekiyordu. Mutfak dolabında asılı önlük ve şapka bulmuştum, bu durum dahada eğlenceli olmaya başlamıştı. Paketin üzerindeki, tarife bakarak çorbayı yapmaya koyulmuştum oldukçada lezzetliydi. Sanırım başarmıştım. Artık zili çalma sırasıydı ve kalbim oldukça hızlı atmaya başlamıştı. Zile bastığım anda üzerimdeki önlük çekmişti dikkatimi. Elimi şapkayı çıkarmak için kafama götüremeden açılmıştı kapı. Üzerinde pembe askılı bir t-shirt ve mavi pijamasıyla karşılamıştı beni. Oldukça halsiz ve bitkin gözüküyordu. Beni görür görmez, kahkahalara boğulmuştu. Haklıydı oldukça komik gözüküyordum. İyikide komiktim. Kumsal'ı ilk defa gülerken görmüştüm. Onun mutlu olması benim en büyük hedefimdi. Beni içeriye davet etti, zaten oldukça yorgundu onu iyice yormak istemiyordum. İşim olduğunu bahane ederek teklifini reddettim. Vedalaşıp eve girdikten sonra çorbadan biraz atıştırarak odama attım kendimi dosyamın içinden not defterimi ve kalemimi alarak flu görünümlü gece lambasını açarak bir şeyler karalamaya başladım."Hadi kalbim, itiraf et büyülendin. Gözlerin kamaştı seninde.
Dilin tutuldu güzelliğinde. Mükemmelliğin sınırını aşan güzellikte saçları. Hele gözleri. Yüzünün beyazlığı. Aşk kelimesini hatırladım yazılmış tüm şiirlerden. Dilimim tutulması. Gözlerimin kamaşması Aşktan ibaret. Kabul et kalbim ikimizde aşık.*****
Kumsal'ı görmeden mutlu olamıyorum. Sadece uzaktan izleyebiliyordum hayatımın en güzel sinemasını. Ona kendimi nasıl affettirebileceğimi düşünürken zil çaldı. Kapıyı açtığımda kalbimin bir an durduğunu hisseder gibi olmuştum. Kumsal
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Durgun
RomanceAnnem ölmeden önce;"Sevil ama sevme çocuk, aşkın acısı çoktur." Derdi bana. Ben gözlerindeki aşkın muhtaçlığında, Kalbin kadar yakın olmak istedim sana, Dayanamadım sevdim. Kalemim seni çizdi ellerime sormaksızın. Deniz dalgası dudaklarından başladı...