Bir yaşam sembolü; Kırmızı

9 3 0
                                    


Koşa koşa okulun kapısından kendimi içeri attım. Sınıfa girdiğimde ders çoktan başlamıştı. Hocanın kafası başka yöne dönük olduğundan anfide de aşırı uğultu olduğundan kapının açılış sesini duymamıştı. Parmak uçlarına basa basa boş bir yere geçip oturdum.

Sınıftan birkaç kişiyle göz göze gelsek de benim gözümde kalan kırmızı renkli hırkanın içindeki kızdı.
Kırmızı renk bir anda ana temam olmuştu. Hayata kırmızı bakıyor, insanları kırmızı görüyor, kara tahtayı da kırmızı görüyordum artık.

Kırmızı artık bir renk değildi. Bir hayat biçimiydi.
Kırmızı yaşamın kaynağıydı. 

Öyle olmasa ateş kırmızı, kan kırmızı, trafikte dur işareti dahi kırmızı olur muydu?

24 yılda kazandığım bir hayatım 1 günün 24/1'i oranında bile sayılmayacak bir zaman diliminde değişivermişti. Çünkü artık hayata daha farklı bakıyordum. Robot gibi yaşadığım bu şehri artık seviyordum, garip ..

Size ondan hiç söz etmedim değil mi. Sahi ya! Hep kırmızılım olarak kalmış aklımda gün boyu. Üstündeki hırkadan anladığım kadarıyla 1.60-1.65 boylarındaydı. Yine üstündeki hırkadan varsayımla 55-60 kg olduğunu tahmin ediyorum. Gözleri çimen yeşili ve içi parlıyordu adeta sudan yansıyan bir güneş gibi. Yanağının tekinde gamze vardı ama bakmaktan çekindiğim için birkaç saniyelik gördüğüm o yönde çağrışım yapmıştı. Tüm hatırladığım buydu.

O gün hayatımın değişeceği gündü. Çünkü 1 haftadır dersine girip sürekli soru sorduğum hoca dersten sonra odasına çağırmıştı. Bir yanlış mı yaptım acaba tereddütüyle odasına gittiğimde ise "Çok hevesli ve başarılı birine benziyorsun. Bu şekilde devam edersen seni asistanım yapma fikrim sabitleşecek" demişti. İçerden çıkarken koridorların kaygan yapısı yüzünden yere kapaklandım. Büyük bir gürültüyle yere düşmüştüm. Düşerken burnum sert zemine çarpıp kanamıştı. Koridorda kimsecikler yoktu. Birkaç saniye sonra yerden doğruldum. Düşmenin etkisiyle dizim ve elim de acımıştı. Ama asıl önemlisi burnum kanıyordu. Cebimden peçete çıkarıp yere dökülen birkaç damla kanı sildim. Sonra kanayan burnumu temizlemek için lavabo aramaya koyuldum.

İdari binadan çıktığımda adeta şok olmuştum. Çünkü fikrimin ince gülü, fakültenin köşesini dönmek üzereydi veya ben öyle sanmıştım. Görmüş müydüm yoksa sadece bir hallüssünasyon muydu. Bunu öğrenmenin yolu gitmekti, koşa koşa hem de.. Bir elimle kanaması henüz durmamış burnumu tutarken diğer elimde de defterler önce hızlıca yürümeye başladım. Ortalıkta kimse olmadığını görünce koşmaya başladım..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 01, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yürüyen BudalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin