Yok Oluş- 2. Bölüm

140 1 0
                                    

                                      2.Bölüm

 İçerisi iğrenç kokuyordu.Hani sigara içmeyen birine kokan gibi ve daha da iğrenci. Gözlerim bulanık değildi ama içerisini kaplayan duman önümü görmemi zorlaştırıyordu. Yürümeye çalıştım ama sendeledim, ayağım kaydı. Yerde kolumdan akan iğrenç madde yer döşemesinde dumanlar saçarak ilerliyor ve iğrenç kokunun ondan geldiği hissini uyandıran yaratığa doğru gidiyordu.Doğru ya şu an tam yanımda bir yaratık duruyor ve beni inceliyordu.Uzun kulakları vardı ve kolumdaki diş izlerine benzer dişleri vardı. 

İğrenç.

Oturmak istedim.İğrenç sıvıya aldırmadan geri geri gittim ve baam! Elbette düşmeliydim ama birinin beni tutması gerekmezdi, gereksizdi.O iğrenç yaratıklardan biri değildir elbette.

Yeniden rahat yatağımla buluştuğumda yaratığın çığlıklarını ve kılıç sesinin çıkardığı sesi duyabiliyordum.İşi bittiğinde yanıma geldi:

-Seni son kez kurtarıyorum bundan sonra birbirimizin arkasını kollamaktan başka bir şey yapmayacağız!

-Lanet olsun sen de mi? Ben Süperkadın falan değilim!

-Ama beraber harika bir takım oluyoruz unuttun mu?

-Her şeyi unuttum.Seni bile.

-Hatırlaman yaşamanı zorlaştıracak.

  Gözlerimi kapadım ve zihnimi yokladım her şeyden 5 dakika öncesini…

 …

-Olanlara,insanların ölmesine göz yumamam , diye bağırdım.

-Bende,ama gitmemen gerek, dedi Dan.

Benim bağrışlarıma karşılık O her zaman sakinliğini koruyordu.

-İnsanlar ve onlar?Savunmasız olanları nasıl korumayı düşünüyorsun?

-Sadece üçümüz kaldık.Erin zaten yaralı onu buna yapmak hoşuna mı gider?

-Evet,hoşuma gitmeyen şeyler var ve ben gidiyorum!

-Dur!

Kapıyı çarptım ve çıktım.Arkamdan Erin'in ağlama sesi benim içim hiçbir şey ifade etmiyordu.Duyuyordum ama hissedemiyordum.Gözlerimi kapadım ve Sanuralarla yüzleşmeye hazır olduğumu hissettim.Kolumdaki saate baktığımda  saat 20.55’ti.

Geçmiş

-Neden beni engellemeye çalışıyorsun?

-Bunu sana söyleyemem, dedi elindeki kılıcı yana koyarak.

-Yeter uyandığımdan beri herkes neden böyle?

-Çünkü geçmişini hatırlarsan ölürsün!Senin önüne çıkmam bile hayatını tehlikeye atıyor.

-Ama..ama ben az önce bir şeyler hatırladım bunlar ne demek oluyor?

-Bu yavaş yavaş  iyileştiğinin ve öldüğünün göstergesi…

-Tamam sakin olmalıyım…Lanet olsun!

        Nefes almak için bir saniyeliğine gözlerimi kapadım ve neden beyaz bir elbisenin içindeyim?Ölüyorum ve tek derdim beyaz bir elbise giymekmiş gibi gülümsüyorum.Kendimi -eski beni- hiçbir zaman anlayamayacağım.

Çevreye bakındım büyük –bir hayli büyük- bir yatağın üzerinde oturuyordum.Üzerindeki saten gri örtü ve incili işlemeleri göz kamaştırıcıydı.

-Girebilir miyim?

-E..veet.

-Harika olmuşsun ,diye bağırdı küçüktü, kızıl saçları yandan bir tokayla tutturulmuş özenle hazırlanmış bukleleri omuzlarından aşağı dökülüyordu.Üzerindeki askılı sarı elbise her şeyiyle mükemmeldi.Hey bu az önceki –hayalimdeki- kız Erin olmalıydı ama nerdeydik?

-Dan aşağıda seni bekliyor,çok yakışıyorsunuz ,çığlıkları kulağımda yankılanırken aklıma onu bırakıp gidişim geldi.

Aynaya doğru baktım ,beyaz elbise yerleri süpürüyor , saçlarım ise  hafif bir topuzla toplanmış haldeydi , üzerinde beyaz taç vardı kendimi çok güzel hissetmiştim.

Ama bunu aklımdan atmamı sağlayacak tek şey yeni bir şey hatırlamamdı Tanrım ne aptalım elbette evleniyorduk!Ancak bende gülmeye başlamıştım ve kahkahalarımız arasından yine bir kapı sesi işittim.

-Küçük hanımlar herkes sizi bekliyor gelmek ister misiniz?

Gülümseyerek ‘Evet’ cevabını verdim.Küçük beyaz çantamı elime alıp aşağı inmeye başladık.Merdivenleri neden kullandığımızı anlayamıyordum asansör denen bir şey vardı ve etrafıma baktığımda pek de fakir bir yerde olmadığımızı anlıyordum.Elimi korkuluğa dayadım.Aşağı doğru inerken kalabalığın daha da artması beni heyecanlandırmıştı.Bana el sallayanların arasından biri yavaşça öne doğru çıktı.Ellerinde görmeye alışık olduğum kılıç yoktu.Onun yerine beyaz bir gül vardı.Sonunda merdivenler bitti ve alkış tufanı koptu.

 Yanıma yavaşça elimi tuttu,tuttuğu beyaz gülü nazikçe bana doğru uzattı.

O bana yaklaştıkça burnuma gelen iğrenç koku artıyordu.Etraftaki tüm beyaz ışıklar kırmızı olana kadar herkes alkışlamaya devam etti.Tam ona bakacaktım ki o yine ortada yoktu.Herkes çığlık çığlığa kaçmaya başlamıştı.Kalabalığın arasında onu gördüm ve bana kafasını hayır anlamında sallayıp gitti.Erin'e baktığımda 30 metre ilerde canavarın avucunun içinde duruyordu.Kocaman dişleri pençeleri,kulakları ve göz çukuru -içinde göz bebeği yoktu-.Erin'e doğru koşmaya başladım ama Dan önüme çıktı ve durmamı emretti.Üzerindeki kıyafetleri siyahtı ve az önce giydiği smokine de benzemiyordu.Hemen koşarak Sevgi’nin yanına gitti.Kocaman yaratığı incelerken biri yanıma geldi ve yine Dan’di fakat üzerinde o smokini vardı.Sanki iki farklı kişiymiş gibi.Gözlerimi kapamak istedim son kez duvardaki antika saate baktığımda saat 21.00’dı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 27, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yok OluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin