Bölüm 1

1K 43 25
                                    

Elinde bulunan eski , tozlanmış kitaplarla sağa sola koşuşturan genç çocuk ;yanından geçen herkesin ilgisini topluyordu. Herkesten farklı kalkık burnu,beyaz teni ve başının tam üstünde bulunan sarı halkayla  tüm gözler üzerindeyken koşması herkesi daha da merak ettiriyordu.  Güneş doğuşunun belirtisi olan şafak daha yeni siyah atmosferi dağıtırken
Sol elindeki kitapları sağ eliyle sabitleyerek beyaz parlak kapının önünde durdu.

"Ölüm bir son değildir"

Kapının altın rengi işlemeli kenarlarında parlayan ışık gözleri kör edicek cinsteyken buna aldırmayarak sabırsızca kapıyı itip içeri girdi. Arkasından gıcırdayarak kapanan kapıya hayla  alışamamış olması çatılan kaşlarından belliydi. Ama kaybedicek bir saniyesi bile yokken bir kapı bozuntusuyla uğraşmak aklına gelen en son şeylerden biri olurdu. Kolunun altına sıkıştırdığı parşomeni alıp dikkatlice açtı. Parlayan gri çarpı işaretlerini dikkatlice inceleyip, getirdiği antika kitap yığınının en üstünde bulunan kitabı eline alıp rastgele sayfalarda gezinmeye başladı.

Saatler geçmesine rağmen hayla bir sonuç alamaması ve uykusuzluğun getirdiği sinir tüm hislerini kör etmişti. Artık parşömen eskisi kadar umrunda değildi. Tek isteği açlığı ve uykusunu giderip tozlu odayı havalandırmaktı. Zaten hangi akla hizmet bu kitapları boşu boşuna odasına taşımıştı ki?

Söylene söylene kitap yığınını eline almaya tenezzül etmeden havaya kaldırıp el hareketiyle kapıyı açıp arkasından çarptı. Kitapları aldığı kütüphaneye bırakıp tapınağın ortasında bulunan yemekhaneye  adımlarını yöneltti. Yemekhaneye  giden yol yarım saat süreceği için yürümeyi bırakıp sol elini şıklatarak yemekhane kapısının önüne geldi. Kapıyı açıp alışık olduğu gibi birkaç kişinin kendisine bakmasına aldırış etmedi. Demirden yapılan tepsiyi alıp yemeklerin üzerinde gözlerini gezdirdi. Buradaki tüm yemeklere yabancı olduğundan pirinç keki çorbasından alıp en köşedeki masasına geçti.    

Bu yemekhanede ,diğer tüm  yemekhanelerde olduğu gibi kişiler belli bir dizayn ve sıraya göre otururdu. İlk üç sıra melekler ve melezler olmak üzere karışık gruplar halinde otururdu. En ortada bulunan kısım , konseyde bulunan melekler içindi. Baş sandalyelerde her zaman baş melekler oturmuştu . Sağ kısımda kıdemliler ve öğretmenler otururdu. Sol kısım diğer kısım olarak bilinir. Bu tüm iltişama sahip olmayan ,gece gündüz köpek gibi çalışıp takdir edilmek yerine itilip kakılan tarafların bulunduğu kısımdır. Ve ne kadar yazık ki diğer tüm ırklardan daha güçlü ve zeki bir ırk olan 'melen' ırkından geldiği halde kendisi de bu grupta bulunktaydı.

Elindeki çubuğu tepsinin kenarına bırakıp etrafı izleme istediğine razı geldi. Kendisi gibi bu kısımda bulunan üç goblin, bir grup halinde oturmuş ,5 masa uzakta birbirleri ile şakalaşarak yemek yiyorlardı. Bu kadar eziyet çektikleri halde yine de mutlulardı,çünkü yalnız değillerdi. Onlarla aynı kaderi paylaşan ,kendi ırklarından biri vardı. O an sadece bir goblin olmak istedi, en aşalık ırktan, ayak işlerinde kullanılan o ırktan...

Boğazında bulunan yumru,herşeyi daha da zor hale getiriyordu. Yutmak istiyordu ama yutamıyordu. Ağlamak istiyordu,gözleri şişip sıcak göz yaşları kalmayıp kuruyacak gözleri ile ...
Ama yapamıyordu. Lanet olsun ki gururu kendisini daha fazla küçük düşürmek istemiyordu. Yerdeki çakıl taşını ayağı ile tekmeleyerek sitem ediyordu kendi aklınca.

Yüzünde oluşan buruk gülümseme ile kapının dibinde bulunan kahyaya sağ elinin işaret  parmağı ile yaklaşmasını işaret etti.

" bilinçaltı bulunduğu durumu kaldıramayacak seviyeye geldi. Bende ne zaman pes edicek diye düşünüyordum. Zamanı geldi." kafasını sallayıp kahyaya onay verdi.
Yaşlı adam odadan çıkınca çakıl taşını tekmeleyen çocuğu dikkatlice izlemeye devam etti.

Themis(¥£)JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin