-Alex! Tanrı aşkına kalk artık! Aleex! Alex! Alex!! .... bir süre sessizlik oldu. Pes ettiğini sandığım sırada bir kıkırdama duydum. Ve kulağıma doğru eğilerek fısıldadı.
-Alexandra...
Kalkmamla yastığı kafasına geçirmem bir oldu. Bundan nefret ettiğimi biliyordu ve bunu her sabah kalkmadığım da uyguluyordu. Kahkahaları bütün odamı doldurmuştı. Beni sinir etmeyi gerçekten seviyordu. Uykulu ve sersem bir sesle bağırdım.
-Bu sabah peşinden koşmayacağım Ryan!
Odamdan çıkarken hala gülerek bana cevap yetiştirmeye çalışıyordu.
-Ahh bende böyle düşünmüştüm zaten!
Tekrar elime bir yastık geçirip bu sefer yüzüne isabet ettirememenin verdiği üzüntüyle inledim.
-Hey görünüşe göre birilerinin uykusu daha açılmamış. diye dalga geçti
-Ryan... Lütfen biraz daha uyumak istiyorum. dedim bu sefer sakin ve sabırlı bir ses tonuyla.
-Kesinlikle olmaz! Büyükannem seni aşağıda bekliyor, kahvaltıyı hazırladı. Ve ah! Neredeyse söylemeyi unutuyordum. Büyükannem seni okulun ilk günü olduğu için götürmeyi teklif etti. dedi ve yine kıkırdamaya başladı.Tam elime yine bir yastık geçirecekken kaçmıştı. Yavaş ve akıllı olan bir insanı bile deli edecek kadar sakin hareketlerle yataktan kalkıp üstümü giyinmeye başladım. Altımdan nadir çıkardığım deri görünüşlü skinny pantalonumu, üstüme en sevdiğim gri tişörtümü giyindim. Ve tabiki benim favorim kolsuz jean ceketimi elime aldım. Ayaklarımdan neredeyse hiç çıkarmadığım 'Combat' botlarımı ayaklarıma geçirdim. Okulda kendimi görünmez yapmamı sağlayan gözlüğümü ve beremi taktım. Böylece kimseyi takmamış oluyorum yada kısmen diyebiliriz. (NOT:Resime bakabilirsiniz aynı o şekilde kıyafetler) En son ne zaman kendime doğru düzgün kıyafetler aldığımı bile hatırlamıyorum. Babamın(böyle demek doru olursa tabi) bana kargoyla yolladığı en ünlü markalardan oluşan ayakkabılar ve elbiselerin vs. hiçbirini elime bile doğru düzgün almamıştım ve hepsinide ayrı bir gardroba sıpdırmaya çalışıyordum. Ona bunları yollamamasını söylediğim halde inatla bana birşeyler yollamaya devam ediyor. Sürekli olarak mektupta yolluyordu ama her zaman zarfından bile çıkarmadan yırtıp atıyordum. Onu hiçbir zaman affetmiyeceğim. Ve bize yatıklarını...
-Alex! Ekmekler soğuyor tatlım çabuk ol!
Büyükannemin sesini duymamla düşüncelerimden arınıp irkildim. Siyah deri sırtçantamı alıp aşağı indim. Büyükannem yine mükemmel bir sofra hazırlamıştı. Eğilerek yanağına öpücük bırakıp gülümsedim. Gülümsememe karşılık vererek bana sarılıp kokumu içine çekti. Sarıldığı zaman hep böyle yapardı. Bunu yapmasını çok seviyordum. Büyükbabam ters ters baktı ve söylendi.
-Hani benim günaydın öpücüğüm serseri.
-Seni nasıl unuturum tontişim. diye gülerek yanağına öpücük bıraktım. Büyükanneme mutafakta hazırladığı şeyleri masaya götürmesinde yardım etmeye başladım.Beni omuzlarımdan tutup kendisine bakmamı sağladı.
-Şuraya bakın hele... dedi duygulu ses tonuyla. Gün geçtikçe güzelleşiyorsun.Ve.... ve.. diye kekeledi.Ağlamamak için bir süre duraksadı. Sonra tekrar devam etti. -Ve annene benziyorsun... Daha fazla dayanamayıp gözyaşlarını dökmeye başladı. Birinin karşımda ağlamasını sevmiyordum. Hele de önemsediğim kişilerin...
-Ah! Büyükanne lütfen yapma... dedim ve sarıldım.Göğsümün içinde hıçkırıklara boğulurken mırıldanmaya başladı.
-Seni seviyorum Alex...Beni bırakma.Beni bırkamayın. dedi büyükbabamla Ryan'a dönerek. Ryan'ında gözleri dolmuştu-ki bu çok sık olan birşey değildir. Onu en son annemin cenazesinde ağlarken görmüştüm. Ryan'la pek fazla benzer yanımız yoktu. Benim kumral saçlarımın aksine o sarıydı.Ve benim gözlerim bir gökyüzü kadar maviyse onunkiside insanı kıskandıracak kadar bir yeşile sahipti. Ama benim kardeşim olduğunu gösteren en önemli özelliği güçlü olmasıydı...Yani....Tüm bu olanlara rağmen.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BROKEN
Fiksi PenggemarBeni kurtarmamalıydı. Onunla hiç karşılaşmamalıydım. Ben kötü hayatıma alışkındım! Beni o karanlıktan çıkartmasına gerek yoktu! Beni bıraksaydı da lanet hayatıma son verseydim! Aşık olmaya alışkın değilim ben....