-Aşk-
Ulaş kimdi?
Yeliz'de ondan bahsetmişti, kimdi peki? Bize o iğrenç saldırıyı düzenleyen o adamsa, şuan beni kaçıranlar da onun adamları besbelli. Peki beni nereye götürüyorlardı? Yeliz, babam, annem... Anlamış mıydılar? Ne haldeydiler?
Bir benzinlikte durduk ve güneş gözlüklü, sarışın bir kızı aldık. Ön koltuğa oturmuştu, ve Yunus dedikleri adamla öpüşmüştü. Demek ki, sevgiliydiler.
Göz yaşların beni dinlemeyip, sicim sicim boşalırken, yaptığım tek şey onları izlemek ve iç sesimle boğuşmaktı. Sesimi kaybetmiştir adeta. Sesimi bulmak ve onların dikkatini çekmek adına boğazımı temizledim. Genç kız, bana dönüp gülümsemişti. Yunus ise aynadan bana ters ters bakmıştı. Benimle ne alıp veremedikleri vardı?
''Beni neden kaçırdınız?" diye sordum ona, nefret kokan sesimle. Gözlerim ona nefret dolu bakışlar atarken, Yunus sessiz kalmayı tercih etmişti.
"Merhaba, canım! Biz tanışamadık, kusura bakma. Ben, Merve. Ulaş seni istediğinden dolayı burdasın." dedi ve tekrar gülümsedi.
"Evet, şuanki tek problemimiz, seninle tanışmamaktı, Merve. Ulaş kim?! Beni nereye götürüyorsunuz?!" diye bağirdım. Sinir krizi geçiriyordum, neredeyse. Ki benim sinir krizlerin oldukça sık oluyordu. Benim sinir krizlerimi çevredeki herkes bilirdi. Çünkü, gerçekten ne yaptığımı bilmez halde oluyordum. Kimseyi gözüm görmez, kulaklarım işitmez ve canımın yanmasını umursamazdım.
Yunus, Merve'ye ters ters bakmıştı. 'Ben sana dedim,' bakışıydı bu. Aynadan gözlerimiz buluşunca, ona korkmadığımı belli etmek istiyordum; deli gibi korkmama rağmen.
''Kes sesini. Dön önüne! Soru sormaya devam edersen seni şuracıkta gebertirim, anladın mı? Anladın mı lan!" arabanın içinde resmen kükrüyordu. Bana 'dayılık' taslıyordu, haspam!
Ben, Aşk Altan. Hayatım boyunca babamla ilgili hiç pişman olmamıştım. 'Keşke' lerle geçmemişti ömrüm. Ama o an ilk defa, babamla büyümeyi dilemiştim. O eğitimli bir subaydı. Eğer onunla olsaydım, belki bana bir kaç teknik öğretebilirdi. Şuan, subay olmamasına rağmen.
O an, orada sindim kaldım. Ben kolay kolay sinmezdim, ama şuan bunu düşünecek zaman değildi. Ellerinden kaçmam ve Yeliz'i aramam gerekiyordu. İçimdeki his, onun beni hemen bulabileceğini söylüyordu. Beni her beladan korumuş ablam, beni bu kez de bulabilirdi.
Tabii, ona ulaşabilirsem.
Zihnim, çeşitli planlarla meşgulken, bir an annem gözümün önünde canlanmıştı. Ben ufakken, babam beni parkta unutup gittiğinde, beni komşumuzun eve getirmesine rağmen nasıl ağlamıştı. Şimdi ne kadar üzgündür kim bilir. Annemden nefret ediyordum, evet ama sevgimle başabaştı bu duygu. Ama babama karşı en ufak sevgi kırıntısı bile yoktu içimde.
Puslu ve üzücü anılarımı zihnimden uzaklaştırmaya çalışırken, nasıl bir kaçış planı yapabileceğimi düşündüm. Acaba, tuvaletimin geldiğini söyleyip, ellerinden kaçma ihtimalim ne kadardı?
''Tuvaletim geldi,'' dedim aniden. Şaşırmışlardı, onlar kadar ben de. Düşünmeye gereksinim duymadan ilk fikrimi öne sürdüm. İçimden boş boğazlığım yüzünden kendime küfür ederken, yüzüme her zamanki soğuk maskemi takmıştım. Bu maskeyi seviyordum. Beni, ben yapan bu maskeydi. Umursamaz, uğraşmaz ve konuşmaz.
''Az kaldı zaten oraya gidince yaparsın,'' dedi Yunus. Dişlerimi gıcırdatmaya başlamıştım acaba gıcırtıları duyabiliyor muydu?
''Yunus, surda benzinlik var. Dur da kız işini halletsin, rahatlasın.'' dedi Merve. Ona minnettar şekilde bakarken bana göz kırptı. Kaçma planımı bilmeden de olsa desteklediği için, içten içe ona teşekkür ettim.