'Ah, afedersiniz bayan burada olduğunuzu bilmiyordum.' dedi gülerek. Şaşırmıştım. Kimdi bu adam? Aslında adam olduğundan bile emin değildim. Çok karanlıktı. Birden ensemde soluyan bir nefes hissettim. İrkilmemle birlikte omzumda dokunan elin ani bir hareketle geri çekildiğini fark ettim. Hayır, geri çekilmemişti. Yalnızca bir süreliğine elini çekmişti. Elini tekrar hissettiğimde omzumdan daha yukarıda boynumun hizzasındaydı. Artık daha sert tutuyordu beni. Hafif hafif aşşağı doğru çekmeye başladığında korkmuştum. Fakat olacaklarıda merak ediyordum bu yüzden kendimi bıraktım. Üzerime büyük bir ağırlık çöktü. Karanlık odada adamın kemerinin parıltısı gözüme çarptı. Bir an öylece kaldım. Kafamı yukarı kaldırdığımda adamın gözlerinin beyaz olduğunu fark ettim.
Kalkmaya çalıştım ama kalkmama izin vermedi. Yalnızca o kocaman beyaz gözlerini bana dikmiş bakıyordu. 'Gözlerin bir deniz gibi parlıyor.' dedi. İyi de benim gözlerim kahverengi. Dediğine aldırmadım. Kendini biraz daha yaklaştırdı. İstediği şeyin ne olduğunu anlamıştım. Fakat beni korkutmak istemediği de belliydi. Kaçmak istiyordum. Ama nasıl?