-Kaçış-
Ani bir hareketle elinden kurtuldum. Koşmaya başladım fakat o kadar karanlıktı ki nereye gittiğimi bilmiyordum. Yalnızca koşuyordum. Yeterince uzaklaştığımı düşününce durup dinledim ama hiç ses yoktu. Koşarkende hiç ayakkabı sesi duymamıştım. Elimi ileri uzattığımda kapı kolu olduğunu sandığım şeyi aşağı çektim. Evet, bu bir kapıydı. Gıcırdayarak açılan kapının ileriside zifiri karanlıktı.
Bu sefer koşmuyordum. Sesleri duymak için çabalıyordum fakat yalnızca arkamda bıraktığım kapının gıcırtısı geliyordu kulağıma. Büyük bir gürültünün ardından irkildim ve yeniden koşmaya başladım. Biraz sonra önümden kocaman beyaz birşeyin geçtiğini gördüm. Ne olduğunu tam anlayamamıştım. İleride parlayan ışık kümesi ilerledikçe büyüyordu. Çıkışa varmış olmamın heyecanıyla yavaşladım. Çıktığımda havayı aydınlatan tek şeyin ay olduğunu fark ettim. İçerideki adamın gözleri gibi kocaman, beyaz ve parlaktı. Nerede olduğumu hala seçemiyordum. Aşağıya eğildiğimde bir binanın tepesinde olduğumu fark ettim ve iniş yolunun çıktığım kapıdan geçtiğini...
Önümde iki seçenek vardı aşağıya atlamak ya da sinirli bir adamın isteklerini yerine getirmek. Sanırım ikiside bir nevi intihardı. Kapıya yöneldim. Artık koşmuyordum sakince yürüyordum. Herşeye rağmen içimdeki heyecan bir türlü geçmek bilmiyordu. Kaçtığım yere geri dönüyor olmak kendimi kötü hissettirdi. Tekrar o koca beyaz yaratık önümden hızla geçti. Sanırım bir sıçandı. Hayatımda hiç bu kadar büyük bir sıçan görmemiştim. Gıcırdayan kapıdan geçtim az ilerideki parlayan gözleri inanılmaz bi şekilde fark ediliyordu. Ona doğru sakince ilerledim. Kızgın değildi ve yerinden 1 cm bile kıpırdadığını sanmıyordum.
Bana sadece bakıyordu. Bir süre bakıştıktan sonra yanıma yaklaştı. Geri çekilmeye yeltenmedim. Sonuçta artık nereye gidebilirdim ki? Suratını suratıma yaklaştırdığında nefesini hissettim. Öpmüyordu yalnızca kokluyordu. Yüzümden boynuma doğru indi. Sonra daha aşağılara. Bir hırlama duydum. Daha öncede birkaç kişiyle birlikte olmuştum fakat böyle bir sesi hiç duymamıştım. İhtirasın sesi olmadığı belliydi. Başımı tutup yukarıya kaldırdığında öncede görmediğim bir şeyi fark ettim. Tavan penceresi. Fakat düşünmeden edemiyordum. Tavan penceresi olan yerde nasıl olurda ışık olmaz? Bu bir büyü müydü yoksa bir tesadüf mü?
Beni yere itti. Düşerken koluna çarptım. Ne kadar büyük ve kıllıydı. Koşmaya başladı fakat çatıya doğru koşuyordu. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam? Kaçabilirdim ama yapmadım. Aksine onu takip etmeye başladım. Çok hızlıydı bir türlü yetişemiyordum. Çatıya ulaştığımda onu çoktan gözden kaçırmıştım. Çatıdan diğer çatıya atlayan bir karaltı gördüm. Onun olduğuna adım gibi emindim.