@Duygu_340 ile beraber yazdığımız bir hikayedir. Klişe olacak fakat ilk bölüm olduğu için sıkılmanız doğaldır. İyi okumalar ^^
Yeni bir güne gözlerimi açıyorum. Güneş ne kadar tembel bugün.. Monoton hayatıma bir son vermeye karar verdim. İlk olarak saçlarımdan başlayacaktım. Onları rengarenk boyamak istiyordum fakat üstümde gezinecek olan gözleri şimdiden görebilmiştim. İlgi çekmek istemiyordum. Hayır. İhtiyacım olan şey kendimi değiştirmek değil hayatımı değiştirmekti. Kendimi değiştirdiğimde başka bir hayata başka biri olarak katılacaktım. Oysa ben kendim olarak yeni bir hayat istiyordum. Yaşamımı bütünüyle yenilemek.. Bu mümkün olabilir miydi? Ah hayır, ben bu sıradan hayatın içinde esir olarak kalacağm.
Şu an bunları düşünmek istemedim ve başıma heyecan verici bir şey gelmesi umuduyla evden çıktım. Yavaş adımlarla ilerledim. Gittikçe gidiyordum fakat değişen hiçbir şey yoktu. Aynı ben, aynı dünya, aynı insanlar. Tatilin tadını bile çıkaramıyordum. Harbi, ben de bir gün zevk alacak mıydım hayattan? Belki de çılgınca bir şeyler yapmalıydım. Ah hayır, tek başıma mı? Yalnızlık bazen gösterildiği gibi hoş olmuyor. Bir şeyler yapasın geliyor, heyecanlanıyorsun. Farkediyorsun ki yanında kimse kalmamış. Düşüncelerimle boğulmak üzereydim ki bir el ayılmama neden oldu. Bir an heyecanlandım. Farklı bir şey olmuştu. Biraz korku biraz heyecanla kolumu tutan elin sahibine döndüm. Masmavi gözleri, simsiyah saçlarıyla beni etkilemişti. Taa ki bana " Broşür almak ister misin?" diyene kadar..''Hayır, almam!'' diyerek tersledim. Bir anlık heyecanım da boş çıkmıştı. Yürümeye devam ediyordum ki yerde bir sürü kağıt gördüm. Davetiye kartına benzer kâğıtlar. İlgimi çekti ve eğilerek onlarcasından birine uzandım. ''Sirkimize bekliyoruz!''Gerçekten de sirkten ne anlıyorlar ki? Aptalca bir şey. Basit numaralar yaparak kendilerinden daha aptal insanları kandırıyorlar sadece. Kandırılmak neden bu kadar hoşlarına gidiyor anlamıyorum. Yine kolumu tutan bir elle karşılaştım. Broşürcü çocuk olduğunu düşünerek ''O lanet broşürlerini kendine sakla, almıyorum dedim!'' diye bağırdım. Arkamı döndüğümde rezil olduğumu anladım. Başka biriyle karşılaştım. Mavi gözleri, hafif sarıyla kumralın birleşimi saçları vardı. Bir şey dememe fırsat vermeden ''Benimle geliyorsun küçük!'' dedi. Ah kendisi kocaman mıydı? "Ne, ne saçmalıyorsun sen." diye bağırdım ama beni kaale almadı. Sürüklüyordu beni ve çok güçlüydü. Karşı koyamıyordum. Resmen beni zorla götürüyordu ve kimse yoktu. Sadece broşürcü çocuk, ben ve şu an beni psikopat gibi sürükleyen manyağın teki. Maceraya mı çıkıyordum? Bu gerçekten de heyecan vericiydi. Ama olayları anlamam lazımdı. Az önce broşür dağıtan çocuk beni izliyordu ve birden kayboldu. "Beni nereye götürüyorsun?" diye direndim. Oysa bana sakin bir şekilde"arabaya bin" dedi. Sakin ama emir veren bir tondu. Arabaya bindim. Artık kendimi düşünmüyordum. Sadece beni merak edecek olan annem vardı aklımda. Direnmiyordum, kabullenmiştim. Onun gozlerine baktım. Bu kadar soğuk olmayı nasıl başarıyordu? "Ne istiyorsun benden?" diye sordum ama sanki beni duymamıştı. Aynı soruyu tekrar sordum ve yine aynı tepkiyi aldım. Bu kez "Konuş benimle!" diye bağırdım ve sinirli gözleri beni hedef aldı. Susmamı istediği her halinden belliydi. Orman denecek kadar çok ağacın bulunduğu bir yere geldik. Ne yani, bana burada taciz etmeyecekti değil mi? Korkmaya başlamıştım. ''Lütfen, sadece ne istediğini söyle!'' dedim endişeyle. ''Zarar görmeyeceksin.'' diye karşılık verdi. Az da olsa rahatlamıştım. Tamam heyecan istiyordum ama bu fazla ürkütücüydü. Biraz aksiyon yaratmak istemiyorum da değil hani. Eğer öleceksem de heyecanlı bir şekilde ölmüş olurum..
Bir evin önünde durduk. Büyük bir ev. 2 katlı, kocaman bahçeli ve yeşillik dolu. Harika görünüyordu. Kapıyı anahtarıyla açtı. Gözlerim kapının arkasına kaydı. Saray gibi bir evdi ve dıştan göründüğünden çok daha büyük.. İçeri girdiğimizde iki genç karşımızda duruyordu. Biri kısa, siyah ve düz saçlı bir kız. Diğeri ise hafif sakallı, siyaha yakın gözleri olan bir erkek. Farkettim de beni kaçıran çocuk da bu da deri pantolon giyiyor. Beni kaçıran çocuk bağırdı. ''Walter'a haber verin. Getirdim!'' Şaşkınca ona baktım."Bir açıklama yapacak mısın?" diye sordum. bana "Acele etme. Her şeyi zamanla öğreneceksin. Şu an sadece güvende olduğunu bilmen yeterli" dedi. Yeterliymiş.. Merakımdan ölmek üzereydim ki merdivenlerden sesler duyuldu. O geliyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Kudreti
Fantasy"Ay’ın kadim dilini kim biliyor şimdi? Ve kim konuşuyor Tanrıça’yla hala? Şimdi sadece taşlar hatırlıyor Ay'ın çok eskiden bize anlattıklarını Ve ağaçlardan, çimenlerin hışırtısından ve çiçeklerin kokularından öğrendiklerimizi.."