prologue

74 14 6
                                    

Derin bir nefes verip kafamı masanın üzerine koydum ve hemen sağımda, bomboş bir blog yazısı sayfası açık duran bilgisayarıma baktım. Aklıma hiçbir fikir gelmiyor, eğer bir fikir gelirse bu fikir kalitesiz oluyor, kaliteli olursa da bir türlü yazıya düzgünce dökemiyordum. Daha doğrusu, eskisi gibi dökemiyordum. Paslanmıştım. Bunu yeni fark ediyordum, ana dilimde yazmanın dahi bana artık zor geldiğini. İngilizce yazarken sıkılıp sürekli duraklamamı onun ikinci dilim olmasına bağlıyordum, fakat, bu sefer bir mazeretim yoktu. Aklımdaki fikirler ise ele dökülen kolonya gibi hemen uçup kayboluyorlardı.

Ellerimi başımın arasına aldım ve gözlerimi kapadım, bir şeyler düşünmeye çalıştım, farklı bir şeyler. 'Tamam, bu sefer üçüncü kişi ağzından olsun. Belki de tanrısal? Hayır, ben birinci tekil yazmayı severim. Anlatan kişi odadaki bir cisim olsun? Hayır, o marjinal olmaya çalışıp farklı bir klişeye düşmek olur.' Ve en sonunda, her zaman aklımdan geçen her kelimeyi yazıya dökmeye karar veriyor ve bunda da başarısız oluyorum.

Gıcırdayan tahta sandalyemden kalkıyor ve küçük beyaz masamın üzerinde duran çay fincanını elime alıyorum. Kendime çay yapmanın bir işe yaramayacağını biliyorum ve elimdeki fincanı yerine bırakıyorum. Bu kasvetli odadan çıkmak için beynimin her fırsatı denediğini biliyorum. Sandalyemden kalkıp bir kaç esneme hareketi yapıyorum ayakta, sonra da aynanın karşısına geçiyorum ve yüzümü süzüyorum.

Bu bir alışkanlık haline geldi bende. Stresli hissettiğimde aynanın karşısına geçip kendimi süzmek. Çok güzel olduğumdan falan değil, sadece, kafamı dağıtmak için. Beni her zaman anlayacak bir arkadaşa bakmak gibi.

Ya da deliriyorum.

Oflayıp masaya tekrar oturuyor, bilgisayarda hızlıca sekme değiştirip dün izleyemeye başlayıp sonra uykum geldiği için durdurduğum filme devam ediyorum. Fakat, daha bir dakika geçmeden, yanımda cips veya çikolata olmadan bir şey izleyemeyeceğimi fark edip aşağıya, mutfağa iniyorum.

Benim sorunum ne? Neden hiçbir şey yapamaz oldum? Eskiden saatlerimi verdiğim hikayelere şimdi ne oldu? Neden sadece internette saçma sapan magazin yazılarına göz gezdirip Youtube'da boş videolar izleyen biri oldum? Neden zar zor bulduğum tutkuyu, yazmayı da kaybettim?

Ve o anda ilhamımı buluyorum: Yazamamam hakkında yazacağım! 

Ve anında vazgeçiyorum: Bir gönderi sonrasında aynı konu üzerine yazılacak bir şey kalmaz, ben de öylece sinirimle kalırım.

Ofluyorum ve acılı cips paketine elimi daldırıyorum. Üzgünüm Mimi, diyet arkadaşım olduğunu biliyorum ama sana ihanet etmek zorunda kalacağım. 

Cipsimi yerden mervidenleri tırmanıyor ve sonunda tekrar küçük, basık odama ulaşıyorum. Bu sefer de yazamama, hatta ders çalışamama nedenimi odanın atmosferine bağlıyorum. Tam dışarı çıkmaya karar verecekken sürekli bu çemberin içinde dolandığımı fark ediyor ve magazin sayfasına bakmaya dönüyorum.

Banane yok şu ile bu evlenmişse? Banane utanç verici adı olan bir grubun yeni fotoğrafları yayınlandıysa? Banane o ünlünün "hava alanı modası"ndan? Hava alanının modası mı olur, rahat kıyafet giyeceksin işte. 

O zaman neden okuyorsun bu saçmalıkları Suzy?

Çünkü işsizin tekiyim. Aslında, işsiz değilim, daha doğrusu üniversiteye dünyayı gezmek için bir sene geç başlamaya karar verip yılın yarısından fazlasını evde uyuklayarak geçiren, umutsuz bir kızım. Ailesi için tam bir utanç kaynağı olan, bu sene yaklaşık 9 kilo alan kızım.

Elimdeki cips paketine üzüntüyle bakıyor ve en kısa zamanda temizlenmezse böcek çağırmaya başlayacak olan gri halımın üzerine bırakıyorum. Blog yazımın açık olduğu boş, beyaz sayfaya geri dönüyorum bilgisayarımda.  Bu blogu iki yıldır kullanıyorum ve ilk başta kısa yazılar yazdığım, sonrasında ilhamımı (ya da yazma isteğimi, kaybettiğim her ne ise) kaybedince sırf reblog yapmaya başladığım bir yer. Yaklaşık 200 takipçim var (neden hala beni takip edenler var bilmiyorum) ama ben bir yıl önce yazmayı bıraktıktan birkaç ay sonra benimle konuşmayı bıraktıkları için pek bir önemi de yok.

Belki de artık yazmamalıyım. Bir ateş vardı belki de içimde ve ben, aylarca yazmayarak onu sonsuza kadar söndürdüm. Bu benim hatam (bazı yönlerden) ama yapabileceğim bir şey yok. Artık ben bu boş, sıkıcı insanım. Ve tek yapabildiğim cips yemek.

Sonunda sayfaya şu iki cümleyi yazıyor, paylaşıyor ve bilgisayarımı kapatıyorum:

Ne var biliyor musunuz? Blog yazısını da, ilhamı da, noktalama işaretlerini de sikeyim. Artık yazamıyorum ve kendimi zorlamak yerine bu cips paketini bitirmeyi tercih ederim. 



Merhaba! Bu ilk hikayem, umarım beğenirsiniz. Burada kendimi geliştirmek istiyorum, bana eleştiri yaparsanız sevinirm ^^ Görüşmek üzere!

museHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin