13 Nisan 1862"Gitmek zorunda mıyız? Gitmezsek farkedeceklerinden bile şüpheliyim." JiHyun iç çekerek cevap verdi. "Fark edeceklerdir." MinHyuk böyle yerlerden pek hoşlanmazdı. Onun için hayat sadece denizde veya hayal dünyasında olsa hiç fena olmazdı aslında. Fakat bu konu yüzünden onlarca kere annesiyle kavga etmişlerdi. Pek iyi anlaştıkları söylenemezdi. "Yeleğin nerede MinHyuk? Çorapta giymemişsin!" "Giymeyi sevmiyorum." "Ama uygun giyinmemişsin!" "Neyin uygun olduğunu kim belirliyor? Kafana morina balığı takmak uygun görülseydi takar mıydın? Benim için bunların morina balığından farkı yok!" "MinHyuk! Lütfen, bugün olmaz." Sesinden anlaşılacağı gibi JiHyun oğluna laf yetiştirmekte epey zorlanıyordu. "Babam olsaydı bu duruma gülerdi." Annesinin bir önce ki yüz ifadesinden eser kalmadığını gören MinHyuk, büyük bir aptallık yaptığını sonunda fark etmişti. "Afedersin, yorgunum. Geçen gece pek iyi uyuyamadım." "Yine mi kabus gördün?" "Sadece bir rüya. Hatırlayabildiğimden beri hep aynı rüya. Sence bu normal bir durum mu? Çoğu insan farklı rüyalar görür değil mi?" At arabasının rahatsız edici gıcırtılarına birde oğlunun üzgün sesi eşlik ediyordu. "Bilmiyorum MinHyuk." JiHyun oğlunu biraz olsun neşelendirmesi umuduyla arkasına sakladığı kutuyu MinHyuk'a uzattı. Başarmıştı sonunda, oğlunun dikkatini çekebilmişti. MinHyuk merakla kutuyu açtığında mutluluktan gözleri dolmuştu.
Kutuda babasının asla yanından ayırmadığı saati vardı. Onlar bu anın duygusallığını yaşarken araba durduğunda, annesi gözünde asla büyütemediği oğluna anlamlı bir bakış attı. "Artık mükemmelsin. Gülümsemek, bunu baban için yapabilir misin?" MinHyuk annesine büyük ve güzel bir gülücük verdi.
***
Sonunda, büyük davetin olacağı geniş bahçeye ulaştıklarında onları bekleyen HyoJung'un sinirli yüzü ve yanında eşi YooChun'un gülümsemesi olmuştu. HyoJung'un sinirli oluşu yüzü gibi sesinede yansımıştı. "Nihayet! Hiç gelmeyeceğinizi düşünmüştük. MinHyuk, YoungSoo seninle dans etmek için bekliyor. Onu daha fazla bekletme. Git hadi." MinHyuk hiç cevap vermeden yürümeye devam etti. YoungSoo'yu bulmak zor değildi çünkü bu kızın kendini her yerde belli etmek gibi bir yeteneği vardı. MinHyuk yeteri kadar uzaklaştıktan sonra HyoJung sinirli bir şekilde JiHyun'a döndü. "Çok üzgünüm HyoJung. MinHyuk'u buraya getirmek yeterince zordu." "Saatin dördü geçtiğinin farkında mısınız? Şimdi her şeyi alelacele yapacağız." Aldığı nefesi sinirle verdi ve bir cevap beklemeden onların yanından ayrıldı. "Karımın kusuruna bakmayın 20 yıldır bu merasimi planlıyor." JiHyun anlayışla kafasını salladı. "Keşke Jae Nam'da burada olsaydı." "Başınız sağolsun Bayan Lee. Devamlı onu düşünüyorum. Büyük hayalleri olan bir adamdı. Umarım talihsiz durumunuzdan faydalandığımızı düşünmezsiniz." "Elbette ki hayır, sadece şuanda MinHyuk'un haberi olmaksızın bunu yaptığımız için tedirginim, farklı tepkiler vermesinden korkuyorum. Ama tabi ki şirketi sizin almanızdan memnunum." "Elime bir şans geçmişken çılgınca girişimine yatırım yapmamakta aptallık etmişim." Gülümsedi JiHyun. "O da böyle düşünmüştü. Onu özlüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
minhyuk in WONDERLAND || hyunghyuk
Fanfic"Sen kesinlikle doğru Minhyuk'sun. Seni nerede görsem tanırım. Onu nerede görsem tanırım!" Boyxboy // Uyarlama // Kitabın bütün hakları rüyalarımızda saklıdır. © Kkukku-kkakka 2017