Umutsuzca kaçıyordu. Nefes nefese... Sırılsıklam... Sanki bütün gece zengin bir piç tarafından düzülen o değilmiş gibi. Kahretsin! Ayağından düşen kırmızı topuklular kardaki ayak izleri gibi takip edilmesini kolaylaştırıyordu. Giydiği yarı transparan elbise koşarken üzerinde can çekişiyordu. Yağmurun ve rüzgarın da etkisiyle sağ göğsü neredeyse açılmış, gözünden damlayan siyah rimel damlalarının yağmurla karışması ile griye kaçan bir tona bürünmüştü. İnsanlardan ucube muamelesi görmekten, insanlar tarafından taciz edilmekten bıkmıştı. Neyse ki deri ceketini yanına almıştı. Bir ceket tüm pişmanlıkları saklayabilir miydi? Bunu bilmiyordu, fakat göğüslerini saklayabileceği kesindi. Gün yeni ağarıyor, şehrin elit mahallelerinden birinin ara sokaklarında henüz on dokuzuna gireli saatler olmuş genç bir kadın, genç bir fahişe koşuşturuyordu...
Arkasına bakmaya bile cesareti yoktu. Her an kirli bir kol onu bir çırpıda yakalayabilir, her an ölmek için yalvarabilirdi. Belki yalvarmasına bile gerek kalmadan içindeki bembeyaz, tertemiz kuş kirli kafesinden çıkıp güneşe doğru kanat çırpabilirdi. Tabancanın namlusundan ince bir duman dans ederek çıkarken, genç fahişe bakireliğini kaybettiği günün intikamını alırcasına yere kanlar içinde düşebilirdi. Fakat bu olmadı. Belki çoktan olmalıydı fakat lanet dünya beyaz kuşunu bir kez daha özgür bırakmadı... Canı acıyordu. Fakat zenginlerin mozaik kaldırım taşları bile, insanın canını acıtmaya yeterde artardı. Yara içindeki ayaklarıyla su birikintilerini Musa misali yara yara geçiyordu, fakat ne ayaklarının ne de kendisinin artık dayanıcak gücü kalmamıştı. Yere düştü beyaz kuş. Düşerken ciğerlerinin derinliklerinden acının maddesel karşılığı tiz bir ses çıktı. Vücudu yerde kalmak istedi. Bir daha kalkmamak istedi, fakat kalkmalı ve devam etmeliydi. Yavaşça doğruldu. Yerde dalgalanan su birkintisinde kendini gördü. Korktu... Doğum kontrol hapları, makyaj malzemeleri ve birkaç buruşuk para ile dolu gece çantasını yerden kaldırdı. Çamura bulanmıştı. Üstelik sabah kavga dövüş alabildiği kirli paralar çantanın içindeydi. Çantasına sımsıkı sarıldı. Yağan yağmurda, ufukta gökkuşağı olmasını dileyerek yoluna devam etti. Sokağın köşesini döndü ve kapısı aralık duran bir binaya kendisini attı. En alt kata indi. Küçülebildiği kadar küçüldü ve merdiven altında oluşan dar boşluğa hafifçe sokuldu. Annesine sarılan bütün canlılar gibi kendini güvende hissetmek istedi. Yalnızlığa sarıldı... Üzerinden akan çamurlar zeminin eğimiyle akarken, yavaş yavaş gözleri kapandı. Dünya aydınlanırken bir fahişenin dünyası yeniden kararıyordu. Belki de kararmalıydı, saf rüyalara yelken açabilmek için.
Dostlar eleştirileriniz ve yorumlarınız benim için çok önemli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Kuş (genç fahişe)
General FictionUmutsuzca kaçıyordu. Nefes nefese... Sırılsıklam... Sanki bütün gece zengin bir piç tarafından düzülen o değilmiş gibi. Kahretsin! Ayağından düşen kırmızı topuklular kardaki ayak izleri gibi takip edilmesini kolaylaştırıyordu. Giydiği yarı transpa...