Üzerime üstünde beyaz halkalar olan bir elbise giyiyorum. Halkaların içi dolu ve o kadar da büyük değiller.
Elbise giymeyi bazenleri seviyorum. Mesela bugün hava çok güzel, ağaçların uçları güneşle turuncu olmuş.92. gün uyuya kalmışım. Kitaplarımı alamadığımdan üzüldüm. Bugün, Mia teyzeyi görmeye gitmeliyim. Her 93. perşembe saat 2'de çay içeriz.
Camım o kadar kirli ki, insanların olduklarından daha silikleşmiş görüyorum. Bir insan olmak zor olmalı, bazı hislerim çok güçsüz.
Okuduğum bir kitabım var, unuttuğum bir dil. Hatırlamaya çalıştıkça, üzerimde yer eden insan külleri gözlerime kaçıyor. Okumam gerek, bu dil unutturulmuş.
Anladığım kadarıyla biri var. Bu birinin yalnızlığı ele alınmış. Bir çiçek, bir kuş ve kafes var. Biri kafeste. Kuş ile çiçek mutlular. Fransa çöpçüsü, bir zamanlar kulağıma "Mutsuzluk, taşmaktan gelir." diye fısıldamıştı.
Bu biri taşmış olmalı. Sanırım suyunda çok kimse yüzememiş. Boğulmuş, dibe çökmüşler. İçine atmış, anlayacağım.
Batan hacim = Çıkan hacim dersek, su taşmış olmalı.Bunu Lizzy'ye anlatsam gülümserdi belki.
Sayıları ve bilimi sever çünkü. Saçımı uzatacağımı duyunca uyumuştu bütün gün. Ona da Deli diyorlar, ilahi.Garipler. Taşamıyorlar ve kafesleri var. Ben bir kafese girmek istemiyorum. Kafesten çıkanlar satmak zorundalar. Bu çok korkunç.
Mia teyze beni koruyamayacağını düşünüyor. Garipler, beni kötü hissettiriyorlar. Mia teyzeden dönerken elimdeki ilanları asacağım. Hatırımda kalmalı.
Ah şu LicaMochaLico garipleri, yanmaya doyanamayanlar.
Mia teyzeye diyeceğim. Turuncu küllere dönüşmektense acı içimde kavrulmayı tercih ederim.
Belki göğüs kafesinin üzerine gözyaşlarımı dökmeme izin verir.
Sıkılmayın benden, saçlarım uzayana kadar örgülerim olacak. Mia teyzeyi de, ben mavi olana kadar seveceğim.
Aslında hep maviyim sanırım.
Ama Mia teyze maviliğimi çaldı, eskitti ve sattı.Kavruluyorum, kırmızıyım Mia teyze.