Gözyaşlarım yanağımdan aşağıya doğru usulca kayıyordu bense onları hiç takmadan eyfelin önündeki bir bankta oturmuş çevremi daha doğrusu mutlu insanları izliyordum hepsinin yanında onlara destek olabilecek onları mutlu edebilecek birileri vardı ama ben yapayalnızdım sanırım benim kaderim böyle çizilmişti dünyadaki bütün insanların acısı bana yüklenmişti ama anlıyordum kaderi ben varken başkalarının ağlamasına ne gerek vardı ki psikoloğum tatilin bana iyi geleceğini söylemişti ama aksine yalnızlığım kendini daha da belli etmişti gözlerimin ağlamaktan şiştiğini fark ettim telefonumu çıkarıp saatime baktım yaklaşık 5 sattir burada oturuyordum sanırım artık gitme vakti gelmişti yavaşça ayağa kalktım güneş eyfelin arkasından usulca batıyordu giderken kendime çilekli ve limonlu bir dondurma ısmarlama sözü vererek yürümeye başladım ara caddelerden birine girdiğimde bir dondurma dükkanının önünde durdum adama fransızca çilekli ve limonlu dondurma istedim birkaç dakikanın ardından da dondurmayı elime alıp yürümeye başladım ansızın arkamdan gelen sesle irkildim arkamı dönmeme fırsat olmadan kendimi yerde buldum başımı sinirle kaldırdığımda bana bakan bir çift siyah gözle karşılaştım ve ister istemez gözlerimi muhteşem çehresinden alamadım
-özür dilerim acelem vardı da
sinirle soludum ve
-dondurmamı düşürdün
-yenisini alırız
dedi ve elini uzatıp beni yerden kaldırdı
-ben kivanc
utanarak
-ben de kayla
dedim bir saniye türk müydü sanırım çarpışmadan türk olduğunu incelemeye dikkat etmemiştim
-burada mı yaşıyorsun
-hayır sen
-türkiyede yaşıyorum buraya tatil için geldim
bir süre birbirimize baktık sessizliği bozan cesur oldu
-tanıştığıma çok memnun oldum ben kaçar
-bir saniye bana dondurma almadın
sıkıntıyla nefesini dışarı verdi ve dondurma dükkanına girip bana yeni bir dondurma aldı
aceleyle elime tutuşturup gözden kayboldu