İstediğini Vermek

272 21 0
                                    

    Selam! Bu benim ilk hikayem :p İlk başta biraz kafanız karışabilir; çünküü benim de kafam karıştı :D Ama diğer bölümde taşlar yerine oturacaktır. I LOVE YOU. AND VAMPIRES OF COURSE <3 Ve evet baya kısa oldu :D Multimedyada Jackson var :D 

  "Vermesi benim.Ama seçim senin." The Silent Comedy-Bartholomew'dan yaptığı alıntı dudaklarımın kıvrılmasına yetti. Altı üstü bir tekilaydı - Her ne kadar en sevdiğim kolyemi kaybetmeme neden olsa da ...-. Bardağı kaldırıp kafama diktim.

  "Sıradaki soru benim. Eğer bilemezsen ben de senin bilekliğini alırım." Cidden bileklik mi demiştim? Araba anahtarı, cüzdan veya kazak varken ben bilekliği mi seçmiştim!

   Jackson'la 15 dakika gibi uzun bir geçmişe sahiptik. Blue Bar'daydık. Barın en ucunda duvarı ortalayan bir şömine vardı. Karşısına ve iki tarafına lacivert ve siyah toplam üç koltuk yerleştirilmişti. Koltukların bir metre gerisinde - yani barın ortasına doğru-bir basamak bulunmaktaydı. Barın ortasında masaların etrafındaki ve dans için ayrılmış bölümün ortasındaki insanlar - her ne kadar uyumsuz olsa da - dans ediyorlardı. Bir grup insansa giriş kapısının karşısındaki içki bölümünde içkilerini yudumluyorlardı. Biz Jackson'la L şeklindeki masanın en uç köşesindeydik.Üstüne siyah kazağını giymişti. Görüntüsü kızların ağızlarının sularının akmasına yetecek derecedeydi. Bkz: Ben.

  " Bileklik olmaz." 

  " Ben bu yolda iki yıldır çıkarmadığım kolyemi kaybettim! Sadece basit bir bileklik ..." Ki değildi. Ve ben bunu çok sonradan öğrendim. Küstah, kendinden emin, hadi-ama-çok-seksiyim bakışını takındı.

  "Hadi sor." Soruyu uzmanlık alanımdan seçtim: Mitoloji... 

  "Balık burcunun yönetici gezegenleri Roma Mitolojisi'nde hangi Tanrı'ları simgeler Jackson?" Konuşmak için dudaklarını araladı.

  "Neptün, Posedion'u simgeler. Jüpiter ise..." Tamam.Korkmaya başlamıştım. Bu çocuk her şeyi bilmek zorunda mıydı?

  "Hades." Küstahça sırıtma sırası bendeydi.

  "Yaklaştın... Ama sadece yaklaştın... Cevap Zeus olcaktı." Zeus aklıma gelince daha da kötü sırıtmaya başladım. Her ne kadar Supernatural'da Zeus'u yaşlı ve pek de karizmatik biri olarak canlandırmadıysalar da, bana göre bir Biscolota erkeğiydi. Hadi ama, adam Tanrı... Gökyüzünü yönetip, Kronos'u deviren adam tipinde de bir kaç hile yapabilirdi. Somurtarak saatini çıkarmaya başladı.

  "Senden bilekliğini istemiştim." Gözlerini gözlerime sabitledi. Ah, o gözleri... Zümrüt yeşili gözleri beni kendine çağırıyordu. Doctor Who'daki altın küre* gibiydi. Beni hem kendine çekiyor hem de üzerimde garip bir his bırakıyordu. Ama sonunda kürenin içinden Dalekler* çıkmıştı. Geri çekilmem gerektiğini biliyordum. Yoksa beni yok edecekti. Exterminate! Exterminate!  

  "Ben de sana olmaz demiştim."

  "Evet. Sonra küstahlığın daha baskın çıktı ve kaybettin." Sıkıntıyla yüzünü buruşturdu ve bilekliğini çıkarmaya başladı.

  "Kılıfın dışı parlasada

   Aslolan içidir

   Onu iyi koru

   Çünkü gece olur olmaz

   O yine de benimdir."

Saeculum* mu! Bu çocuk alıntı yapmadan yaşayamaz mıydı? Ve neden sözleri beni korkutuyordu? Bana doğru eğildi.

  "İstediğimi almakla tanınırım, Alona." Ben de eğildim.

  "Ben de insanlara istediklerini vermemekle tanınırım, Jackson."

 Altın küre: Doctor Who'nun 2. sezonunda bir bölümde geçiyor.

 Dalek: Duygulardan arınmış bir uzaylı ırkı. Tek bildikleri "Exterminate" yani yok et :D

Saeculum: Bir kitap.                            

Heart BeatsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin