Bilinçaltı

21.2K 447 67
                                    

Bölüm parçası, Rihanna-What Now. Youtube'a giremeyenler için söylemek istedim. İyi Okumalar.

GİRİŞ

Yumruğumu odanın duvarına sertçe geçirirken sırtımdan aşağı doğru akan bir ter damlası daha hissettim.

Kaç saattir uyanık olduğumu bilemiyordum. Tek bildiğim şey nefes darlığı çektiğim ve bir an önce rahatlamam gerektiğiydi. Odamın tek penceresi de açıktı ve içeri giren soğuk havaya rağmen terliyordum. Ellerim kontrolüm dışında titremeye devam ederken bacaklarımın beni taşıyamadığını hissettim. Kriz anlarımdan nefret ediyordum.

Sırtımı duvara yaslayıp titreyen bacaklarımı karnıma doğru iyice çektim. Titremeye devam eden ellerimi, bacaklarımın etrafından birleştirmeye çalışırken dışarıdan bir korna sesi duydum. Hala sokakta gezenler vardı. Evde yalnız olduğumu bilmek beni rahatlatıyordu.

Ben de normal bir insan olmayı isterdim. En azından hayatım bu kadar garip olmayabilirdi. Gözlerimden akan birkaç damla yaşı, karnıma çektiğim bacaklarıma sildikten sonra titreyen çenemi kontrol altına almaya çalıştım. Güçsüz biri değildim. Asla güçsüz biri olmamıştım ve olmayacaktım da. Yenilgiyi kabul etmiyordum.

Sinirle bir çığlık attıktan sonra ellerimi saçlarıma attım. Yerimde doğrulduktan sonra tekrar duvara bir yumruk geçirdim. Bir kez daha.

Ve bir kez daha.

Duvara vurduğumda, öylesine yüksek ses çıkıyordu ki, her an komşuların uyanabileceğini biliyordum. Basit bir krizin beni yıldırmasına izin veremezdim. Bu yalnızca küçük bir nefes darlığıydı.

Gözlerimi sıkıca kapattım ve bunların hepsinin geçmesini diledim. Derin bir şekilde nefes almayı diledim. Bunların hepsi birer hayal olabilirdi. Öyle olmasını umuyordum. Son zamanlarda artan ve gerçekliğinden neredeyse emin olduğum tüm bu anların hepsi hayal çıkmıştı; şimdiye kadar.

Nefesimi yavaşça dışarı verdiğimde bacaklarımın yavaşça serbest bırakıldığını hissettim. Oturduğumu hissediyordum. Altımda yumuşak bir zemin vardı. Hissedebiliyordum fakat gözlerimi açmaya korkuyordum. Delirmeye başladığımı düşünüyordum.

Yavaşça gözlerimi açtığımda, açık olan perdeden dolayı içeri giren güneş ışıklarını fark ettim. Demek ki güneş doğuyordu. Odamdaki tek kişilik puf koltuğun üzerinde oturuyordum ve elimde telefonum vardı. Az önce terden sırılsıklam olduğuna adım kadar emin olduğum tişörtüm, gece nasıl giydiysem öyleydi. Telaşla telefonumu yan taraftaki yatağımın üzerine fırlattım ve ayağa kalktım. Çabuk hareketlerle tişörtümü çıkardım ve elimle kontrol ettim. Kuruydu. Az önceki halinden eser yoktu. Sol elim tişörtü tutmaya devam ederken sağ elimi saçıma attım. Onlar da kuruydu. Hâlbuki daha az önce terden dolayı suratıma yapışmışlardı. Telaşla gözlerim açık olması gereken pencereye kaydığında gözlerim fal taşı gibi açıldı. Pencerem kapalıydı ve ben az önce onun açık olduğuna yemin bile edebilirdim.

Çenem yavaşça kasılırken bir anda odamın kapısı açıldı. Evde kimse olmadığı için telaşla arkamı döndüğümde karşımda gömleğini ilikleyen babamı gördüm. Korkmuştum. Korkmuştum çünkü babam evde değildi. Buna emindim. Annemle birlikte dayımları ziyaret edeceklerdi. 

Biliyordum. Dün söylemişlerdi. Bu gece kalacaklardı, emindim.

"Oğlum kalktın mı?" diye soran babama kaşlarımı çatarak baktım ve "Baba?" dedim. Kaşlarını kaldırarak bana baktığında "Siz dayımları ziyaret etmeyecek miydiniz?" diye sordum. Gülerek "O nereden çıktı oğlum? Saçmalama. Bütün gece evdeydik işte. Haydi, üzerini giyin. Okula geç kalacaksın." dedikten sonra odadan çıktı.

Bir süre ayakta öylece kapıya bakakaldım. Kafamda bir sürü soru işaretleri vardı. Korkuyordum. Kendimden korkuyordum. Resmen deliriyordum ve bunu önlemek için elimden hiçbir şey gelmiyordu. Kendimi yere bıraktıktan sonra sırtımı yatağıma yasladım ve sol bacağımı kendime doğru çekip, sol kolumu da onun üstüne koydum. Kafamı geriye atıp yatağıma yasladığımda telefonumu fark ettim.

Yavaşça telefonuma uzandım ve tuş kilidini açtım. Tahmin ettiğim gibi en son onun fotoğraflarına bakıyordum. Asla aşkımı itiraf edemediğim arkadaş. Bir kez daha fotoğrafa baktım ve onu ne kadar özlediğimi fark ettim. Yalnızca iki gün sonra buraya gelecekti ve ben bir arkadaş misali ona sarılırken; kana susamış bir vampir gibi kokusunu içime çekecektim.

BilinçaltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin