-2-

36 2 0
                                    

21 Ağustos 2032

Bedenime sım sıkı sarılmış Caroline'dan kurtulmak için çaba sarf ederken Matt perde arasından dışarıyı seyrettiğini gördüm. Ha evet yakışıklı  Amerikan askerimizin adı Matt. Kolumu masanın kenarına çarptığımda çıkan sesin Caroline'ı uyandırmamasını umuyordum. Kardeşimin başını hafifçe tutup kolumu altından çektim. Pencerenin başında dışarıyı izleyen genç adam elini bana doğru uzatıp baş parmağını kaldırarak ses çıkarmamamı söyledi. Neler olduğunu öğrenmeyi umarak sessiz adımlarla pencereye genç adamın yanına doğru yürüdüm. Dışarıda hiç kimse yoktu. Hiç kimse.. Daha düne kadar gelen silah sesleri artık yoktu. Savaş uçaklarını duymuyordum. İki  gündür eve kapanmış, hiç bir şekilde dışarı çıkmamıştık. Elektrikler, sular, hatlar her şey kesilmişti. 2032 yılındayız ve hala şarjsız telefon üretilmedi ne saçmalık ama!! Haber alabildiğimiz tek şey telsizdi. Oda sürekli kesiliyordu. Telsizden son duyduğumuz üzerimizde biyolojik bir silah kullanıldığı ve Amerika nüfusunun yarısını aşkın ölü olduğuydu. Bu yüzden evden dışarı çıkmıyorduk. Nasıl bir silah olduğunu bilmiyorduk sonuçta, sıvı mıydı yoksa gaz halinde oksijenimize mi karıştırılmıştı? Ben havaya yaydıklarını düşünmüyorum çünkü bu çok tehlikeli. Sonuçta Amerika'yı aşıp komşu ülkelere ulaşma riski çok yüksek. İki gündür patlayan uçaklar, silah sesleri, şehirden gelen çığlıkları dinliyorduk fakat bu gün bir anormallik var. Hiç ses yok. Pencerenin kenarından ayrılmaya hazırlandım ve arkamı döndüm. Matt koluma yapışıp sessizce nereye gittiğimi sordu. "Yukarı çıkacağım. Pencereden şehir tarafına bakacağım. Şu sessizliğe bak. Kim bilir belki de savaş bitmiştir." bu söylediğime ben bile inanmıyorum. Bu savaşın bitimi ancak Amerika'nın çökmesiyle olur. Gıcırtılı merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. Korkuluğa sürttüğüm elime batan kıymık yüzünden ufak bir çığlık atmak zorunda kaldım. Matt'in aptal bakışlarıyla göz göze geldiğimde ellerimi yukarı kaldırıp dudaklarımı kımıldatarak sorunun olmadığını söyledim. Caroline'ın odasına vardığımda havasızlıktan ölmemek için dua etmeye başlamıştım bile. Perdeyi hafifçe araladım ve şehre bakmaya başladım. Hiç bir hakerek yok!! Hiç bir şey görünmüyor. Sadece yanan, yıkılan bir kaç binayı görebiliyordum onun haricinde en ufak bir hareket yok. Matt yanıma geldiğinde neler olduğunu bilmediği her halinden anlaşılıyordu. Telsizi açıp kanalları gezmeye başladı. Bir yerden kesik bir çağrı almaya başladık. İnce ve titrek sesiyle çok korkmuş olduğu belli olan bir kadın duyduk.

"Merhaba, merhaba bizi duyan biri var mı? Duyuyor musunuz?" 

"Merhaba! Ben Matt bir askerim. İyi misiniz?" Kadın tiz sesiyle ufak bir çığlık attı ve konuşmaya devam etti.

"Hayır! Hayır iyi değiliz. Her yerdeler. Onlar her yerdeler. Çok fazla kan var. Sürekli ısırıyorlar. Çok hızlılar ve her yerdeler. Herkesi öldürüyorlar. Burası cehenneme döndü lütfen yardım edin. Bize yardım edin!" Ağlamaya başlayan kadın bütün cümleleri hızla arka arkaya sıralamıştı. Matt'de ben de hiç bir şey anlamadık.

"Bayan! Bayan şimdi lütfen sakin olun. Neler oluyor bilmiyoruz. Bizim hiç bir şeyden haberimiz yok. Şehirde değiliz bize neler olduğunu anlatır mısınız lütfen?" 

"Şehir çok kötü durumda. İnsanlar ölüyor. Onlar her yerdeler."

"Bayan kimler her yerdeler?"

"Her yerde kan var. Her yerimde kan var. Herkesi öldürüyorlar. HER YERDELER! BİZE SALDIRIYORLAR! YARDIM EDİN! LÜTFEN BİZE YARDIM EDİN! YARDIM..."

"Bayan kimler? Bayan..Bayan orda mısınız? Size saldıranlar kimler? Orda mısınız? Heyy...!! LANET OLSUN !!" Matt telsize bir yumruk atıp yatağa oturdu. Neler olduğunu anlamaya çalışıyorum fakat çok korkunç bir durumdayız ve ben panikten ölebilirim.

"Bu da neydi? Kim sadırıyormuş? Ne-neler oluyor?"

"Rachel. Bilmiyorum. Sende benimleydin. Tüm konuşmayı duydun. Hiç bir şey anlamadım!!" Dirseklerini bacaklarına yaslayıp kafasını ellerinin arasına almıştı. Matt'le göz göze neler olduğunu düşünürken Caroline'ı duydum.

"Rachell!!! Rachel yardım et !!!"

MULTIMEDYA : MATT

DİRENİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin