Hasta Ziyareti

853 74 5
                                    

Merhaba psikopatik okuyucularım.Okuduktan sonra Vote ve yorum atmayı  unutmayınız.seviliceksiniz...


...ERTESİ GÜN...
...CUMARTESİ...
...İNCİ...

Dün geceki olaydan sonra Selim zayıf noktamı öğrenmişti.Bende bu sepeble zayıf noktamı köreltmeye çalışıyordum.Bugün haftasonuydu. Bu sanırım siz insanlar için iyi bir haberdi. Benim içinde iyi bir haberdi. Dinlenme günü...Tüm öfkemi Pazartesi ye kadar yeniden hazırlamak için mükemmel bir 48 saat...47... Zaman çok hızlı geçiyor. Dün,Selim e onu ziyarete geleceğimi söylemiştim. Eğer böyle birşey söylemeseydim asla ama asla gitmezdim. Verdiğim sözleri tutmak zorundaydım.Söz... Üstüme her zamanki gibi hayat rengim olan siyahlarımı geçirdim. Siyah gözlüğümü takıp kahvaltıyı kurdum. Annemler hala uyanmamıştı. Babam belki şirkettedir,bazen işleri o kadar yoğun oluyor ki...şirkette özel bir odası bile var,otel gibi...bu yüzden olumlu düşünmeye çalışıyorum.Benim kafamda olumlu bir yer olduğundan şüpheliyim ancak.

Saat 11.02 ye gelmiş,geçiyordu bile. Kahvaltı kaldırılmış, günlük işlere başlanmıştı. Anneme Selim in sadece hastalandığını söylediğim de kafayı yedi ve gidip kocaman bir tabak patates kızartması,portakal suyu ve güzelce dilimlenmiş ekmekler olan bir tepsi uzattı."Götür,hemde ziyaret etmiş olursun." dedi.Gözlerimi devirdim.Kapıdan çıkarken seslendi:
"İnci!"
" Ne var?"
" Hasta birine neler yapılırdı?"
Sinirle "üf"ledim, " İyileşeceği umudu verilir,güler yüzlü davranılır ve her türlü boktan iyilik yapılır?"
"Neyden iyilik?"
" Selim diyorum. Ölüyor..."

Söz beklemeden evden çıktım. Anne diye buna denir işte.Benim annem birtanecik sosyetik.Sosyel alanının geniş olması için herşeyi yapar.Ölümüne hemde.Bunun kötü birşey olduğunu defalarca dedim ama beni dinlemiyor.Karanlık günlerde yardıma koşacaklarını düşünüyor.Artık öyle bir komşuyu bırak,insan kalmadı.

Kapıyı sertçe çaldım. Kapının önünde beklemeye başladım.Beklerken birden kıçımdaki telefon titredi. Sonra bir daha,bir daha ve bir daha. Ne oluyor anlamıyorum. Benim rehberimde zaten güve deliği var neredeyse ve bana mesaj mı geliyor? Bu biraz tuhaf.Yalnızlık,sessizlik...sessizlik huzur bence. Ben böyle düşünürken kapının hala açılmadığını gördüm. Adım sesleri duymaya başlayınca ibraz daha sabrettim. Önümde duran tabağa bakmak dahi istemiyordum. Mide bulandırıcı tek şey ekmekti. Ekmeği sevmiyordum. Veya kahvaltımı ettiğim için bu kanıdaydım.Kapı açıldı. Selim,gözlerini ovuşturarak bana bakıyordu. Bakışları sertleşti.Benim de öyle. Kan görmediğim sürece bir daha nazik olmam.
" Efendim,İnci?"
" Verdiğim sözleri tutarım. Hasta ziyareti."
"Ben hasta değilim.Sadece ya-"
" İzin vermezsen sözümü tutmak istiyorum." dedim kapıyı aralayıp içeri girerek.İçeri girip arkamı döndüm. Selim çatık kaşlı bir ifade ile bana bakıyordu.Sinirli değildi.Ama evini darp ettiğim düşüncesinden dolayı böyle bakıyor olmalıydı.Siz insanlar hiç güzel kitaplar değilsiniz...
" Dinle,dün için çok teşekkür ederim. Ama seni kan tuttuğunu öğrendikten sonra gerçekten yardıma ihtiyacım yok."
" Beni kan tutmuyor. Sadece tuhaf oluyorum. Ama artık olmuyorum."
"Neden?"
" Zayıf noktamı öğrendin. Bende zayıf noktamı körelttim.Hatta artık sayende zayıf noktam yok."
" Çocuklardan her ne kadar nefret etsemde haklılar. Sen tuhafsın ve tuhaf derece de iyisin." dedi çok az gülümseyerek.
"  Siz beni nasıl görmek istiyorsanız öyle görüyorsunuz...siz insanlar..." dedim göz devirerek.
Birden tısladı, " Bana bu kelimeyi kullanmaktan vazgeç. "Siz insanlar..." " dedi beni taklit etmeden.
" Farkın varsa göstericeksin."
" Var.Ve gösteriyorum."
"Herneyse. Kahvaltı getirdim,Bay Uyku Sersemi."
" Salona geçelim." dedi ve yürümeye başladım.Onu takip ettiğimde salona geldik. Koltuklardan birine oturdum. Salonları güzeldi.Normal ev gibi.Krem rengi duvarları vardı. Midemi bulandıran beyaz koltukları vardı.Bu sebeple kırmızı bir pufa oturmuştum. Selim,neden oraya oturduğumu anlamış gibi bana baktı.Sonra salondaki masaya tepsiyi koydu ve karşısındaki sandalyeye oturdu.
Bana döndü, "Hem konuşup hem yesem sorun olmaz değil mi?" dedi nazikçe.
"Hayır,bende giderim birazdan."
" Pekala." dedi ve yemeye başladı. " Anlatıcak birşeyin varsa seni dinliyorum." dedi bana bakıp çiğnerken. Bu konuda tiksinme duygum yoktu. O sebeple düşünce dalgamda boğulmaya başladım.Konuşmak mı?Hayatımın dörtte üçü yalnızlıkla geçiyor ve bu çocuk benden konu açmamı istiyor.
" Dün neden o kadar yaralı geldin? " dediğimde birden lokmasını yuttu ve bana döndü.
" Suçlu olmadığım halde dayak yedim sadece,basit birşey." dedi.
" Umarım grupla ilgili değildir." Yemeğe devam ediyordu. Başını olumsuz manada salladı.
"O gruptan olmadığıma göre onunla alakalı olamaz,değil mi?" Onay vermek zorundaymışım gibi bana baktı.
" Ben bu tür konulara karışmam."
" Ama sen de o gruptansın." dedi bakışlarını bende sabitleyerek.
" Ama ben sana fiziki veya ruhsal bir zarar vermedim. Kimseye vermedim. Ama bende senin gibi ruhsal dayak yiyorum."
" Ediz,değil mi?"
" O ismi duymaktan sıkıldım artık. O bana "Ruhsuz piç" diyor.Ben ise ona ismi ile hitap ediyorum. Midem bulanıyor..." dedim sinirle.
" Ruhsuz Piç dediğini nereden biliyorsun?"
" Ben bilmem gerken herşeyi bilirim."
" Öyle olsun.Muhtemelen birinden duymuşsundur."
" O bana öyle diyorsa bende ona....hm..."
" Kıskanç sürtük,de."
" Biraz fazla basit...Mesela s......... pezevengi nasıl olur?" Ağzındaki portakal suyunu yutmaya çalışırken kahkahalara boğulmaya başladı. Deli gibi gülüyordu.
Gülerek konuştu," Bak...bak bu harika olur." dedi bana bakarak.
" İsim takmakta ustayımdır. Neden o gruptan çıktın,Selim?" Konuyu kıvırmaya çalışırken gülmekte olan Selim in de psikolojisini bozmuştum sanırım. Suratı asıldı birden.Elindeki ekmeği tepsiye geri koydu.
" Bak,İnci. Seni kırmak istemiyorum o yüzden beni sorguya çekmeyi kes."
" Bunu parçalanmış birine söylemen kötü oldu...beni biraz daha parçaladın."
" Senin bana sorduğun bu sorunun değeri ne kadar biliyor musun? Benim sana , " Neden hayattan beklentin bu kadar azaldı?Nasıl azaldı?" sorusu değerinde bu soru."
"Olamaz.Hiçbir soru o kadar değerde olamaz." dedim endişe ile geri giderek.
"Neden böyle oldun?" dedi tuhafça bakarak.
" O benim hikayemin ilk bölümü ondan...herneyse...Ediz ile kavga etmişsindir muhtemelen...Selim,birşey bilmeni istiyorum."
" Evet?" ağzına patates tıktı.
" Ediz beni o gruba zorla aldı ve şimdi zorla çıkarmaya çalışıyor. Halbuki ben ne o gruba girdim ne de çıktım. Ben o insanlardan değilim. Bunu onlara dile getiremiyorum."
" Bunu dile getirirsen senin için kolay olur. Ama ben senin yerinde olsam bu kadar kolay bitirmezdim."
" Yani? Senin tavsiyelerin i-iyi geliyor,yanlış anlama."
" Hayır,yanlış anlamıyorum. Ez onu İnci. Ve ezmeden bırakma." dedi tam bana dönerek.
"Anlıyorum."
" Bak işte buna sevindim. Çünkü Ediz birşeyi dediyse senin gibi,sözünden dönmez."
" T-teşekkür e-ederim." dedim ayaklanarak. O da ayağa kalktım.
"Neden bu kadar zor geliyor?" dedi bana bakarak.
"Ne zor geliyor?"
" Özür dilemek,teşekkür etmek veya hal hatır sormak?"
" Ben...neyse boşver...sadece zor...bana göre biraz zor..." dedim kesik kesik.Böyle bir soru sorması bile zordu ki cevaplaması kolay olsun...

SİYAH JELİBONCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin