26

1.2K 94 47
                                    


Genç oğlan evinin verandasına oturup kitabını eline aldığında güneş tam tepedeydi. Verandanın üstüne astığı derme çatma şemsiye güneşi biraz da olsa gölgeliyordu ama yaydığı sıcaklığa karşı bir çözüm üretememişti. Babası şehir merkezinden dönmek üzereydi. Genç oğlan sigarasını hızlı hızlı içti ve üstüne sinen sigara dumanının kendiliğinden etrafa yayılmasını beklerken, okumaya devam etti.

Biraz sonra kız kardeşi okuldan çıkageldi. Kız kardeşi bir kaç aydır garip davranıyordu. Geceleri gizli gizli evden kaçması bir yana görünüşü ve davranışları da değişmişti. Saçlarını ensesinin hizasında kısacık kestirmiş ve fazlasıyla kilo vermişti. Eskiden dolgun olan yanakları içeri çökmüş, bakışları ise sürekli uykusuz gibi soluk ve cansız görünüyordu. Ki günün neredeyse tamamını yatağında ve uyuyarak geçirdiğine bakılırsa uykusuz olması ihtimal dışıydı. Genç oğlan bu değişimin sebebinin belki bir erkek belki de sadece büyümek olduğunu düşündüğü için onun üstüne hiçbir zaman gitmiyordu. Hatta onu annesi ve babasına karşı sürekli savunuyor, yalanlarını ve evden kaçışlarını örtbas ediyordu. Bunun sebebi bir gün yine küçüklüklerindeki gibi iyi anlaşacaklarına dair olan inancıydı.

Kız bahçe kapısından içeri girerken hızlı adımlarla yürüdü. Yürürken ağabeyinin kendisiyle konuşmamasını umuyordu. Onun yanından bir hayalet gibi hızla geçip içeri girdi. Tıpkı Jamie gibi koyu kahve gözleri vardı ama saçları onunkine oranla daha koyuydu.

"Hey Samantha!"

Jamie yarısı açık kalan kapının ardına doğru bağırdı. Bir süre kız kardeşinin cevap vermesini bekledi ama sadece beklediğiyle kaldı. Geri dönüp yarıda bıraktığı romanını okumaya koyuldu. Şehrin çok uzağında yaşamaları bir yana oldukça baskıcı bir adam olan babası evde televizyon izlemelerine dahi izin vermezdi ve oğlanın elinde olan tek eğlence kaynağı tavan arasında bulduğu eski püskü romanlardı.

Güneş yavaş yavaş etkisini yitirirken ağaç yaprakları ılık esen rüzgarın eşliğinde dans ediyordu. Karanlığı sevmeyen ayçiçekleri yüzünü batan güneşe doğru çevirmiş belki de gecenin hiç gelmemesini umuyordu. Jamie saatine baktı, havanın kararmak üzere olduğunu fark etmese saatten haberi olmayacaktı. Babası hala gelmemişti. Genellikle bu kadar geç kalmıyordu. İlginç bir şekilde bugün annesi de evde değildi. Jamie mutfağa geçti ve kendisi için büyük bir sandviç hazırlamaya koyuldu. Kız kardeşi, Samantha'nın, geldiğinden beri odasından hiç çıkmadığını fark etti ve aç olabileceğini düşündü. Kendine hazırladığı ekmeği bir tepsiye koyup Samantha'nın odasına çıktı. Kapıyı bir kez tıklattı,

"Samantha? Benim Jamie. Sana yiyecek bir şeyler getirdim."

Ses yok. Bir kez daha tıklattı.

"Tamam..Pekala. Tepsiyi kapının önüne bırakıyorum. Benimle konuşmak zorunda değilsin."

Dediği gibi yapıp tepsiyi yere bırakmış ve kapıdan uzaklaşmıştı. Ama bir şey içini huzursuz ediyordu. Geri döndü ve kapıyı açmak için kulpunu çevirdi. Tam da tahmın ettiği üzere kapı içeriden kitlenmişti.

"Samantha cevap verirsen gideceğim. Söz veriyorum."

Kızdan yine cevap alamayınca kapıyı kırmaya karar verdi. Ev eskiydi ama kapılar evden daha eski görünüyordu. Yine de Jamie, ilk denemesinde başarısız oldu ve omzunu fena halde incitti. Bu kez sol omzunu çevirip tekrar denedi ve bu kez kırılan kapı içeri doğru düştü. Kapı düştüğünde yerde biriken kırmızı sıvıyı Jamie'nin yüzüne doğru sıçrattı.

Kan.

Küçük kardeşinin delik deşik olmuş karnından kapının düştüğü yere kadar iki şerit halinde akıyordu. Jamie koşarak Samantha'nın yanına gitti ve kardeşini kollarının arasına aldı. Alt karın bölgesindeki iki parmaklık kesikten neredeyse iç organları dışarı fırlayacaktı. Jamie öğürdü. Kusmak için başını yana doğru çevirdiğinde kardeşinin elindeki bıçağı gördü. Kendi elleri ve bütün vücudu kardeşinin kanına bulanmıştı. Bu bıçakla daha dün annesinin kendisine meyve doğradığını hatırladı. Bedeni olayın şokuyla zangır zangır titrerken, Jamie'nin babası içeri girdi. Adam neredeyse olduğu yerde kalp krizi geçirecekti.

PerukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin