Harry
"Bir bardak daha."
Elimdeki bira bardağını tahta masaya çarptığımda şişko adam bana baktı ve bardağımı taşana kadar birayla doldurdu.
"Bu kölenin biraz sarhoş olması gerek."
Nancy'yi belli zamanlarda görebilmek, ona istediğim anda sarılamamak, tarçın kokulu saçlarından öpememek, elmacık kemiklerini okşayamamak veya sarı saçlarının arasına papatyalar sıkıştıramamak kalbimi her geçen gün daha çok acıtıyordu. Ve ben bu acıyı iyileştirecek bir ilaç ne görmüş ne de duymuştum. Sadece o vardı, yalnızca Nancy bana iyi gelirdi.
Ama ne yazık, komutanın kızıyla evlenmek benim gibi alt sınıf bir insan gibi imkansızdı.
"Evleneceğim." dedim kendi kendime ve bardağın yarısını içtim, "Seninle evleneceğim Nancy Mulligan ve o gün geldiğinde babanın fikirleri umurumda bile olmayacak."
Sınıf ayrımı öyle bir dereceye gelmişti ki benim gibiler asker bile olamıyordu, sadece tarlalarda çalıştırılıyor ya da pazarlarda satılıyorduk.
"Belki asker olsaydım beni severdi." diye mırıldandım kendi kendime.
"Belki gazi olurdum ve beni hemşire Nancy'nin yanına gönderirlerdi böylece istediğim kadar onunla bir arada olabilirdim." diye homurdandım.
Bunlar gerçek olmak için fazla güzel hayallerdi. Ama vazgeçmiyordum.
"Hayallerimiz oldukça varız."
Der hep Nancy, sırf ben ondan vazgeçmeyeyim diye. Sanıyor ki onu sevmeyi bırakacağım. Tanrı aşkına, Nancy'den nasıl vazgeçebilirim?
O benim için sarı bir gül gibiydi. Eşsiz ve narin."Tanrım, onu benim için yarattın ama o asla benim olamayacak, değil mi?" diye mırıldandım biramın son yudumlarını da içerken.
"Dostum, yeter." dedi bar masasının arkasındaki iri yarı adam. Yoğun bir İrlanda aksanına sahipti ve turunca uzun bıyıklarıyla hem mizahi hem de ürkütücü bir yapıya sahipti.
"Yeter dedim." diye üsteledi ben boş bardağı doldurması için ona uzattığımda.
"Doldur."
Kafasını salladı ve arka tarafta bulunan iki iri adam tarafından evden çıkarılmama sebep oldu.
Çimenlerin üzerinde sendeleyip taşlı yola düşerken eski püskü şapkam rüzgarın etkisiyle uçtu. Yerden hızla kalktım ve ellerime yapışmış olan çakıl taşlarını pantolonuma sürterek temizledim. Çalılıklara takılan şapkamı aldım ve kafama geri taktım. Babamdan kalma bu şapkayı dışarı çıkarken takıyordum çünkü benim sahip olduklarıma kıyasla çok daha güzel gözüküyordu ve dışarıdan bakıldığında köle görünüşümü gölgeliyordu. Böylece insanlar bana ön yargıyla yaklaşmıyordu.
"Belkide kalbime ona aşık olmamasını söylemeliydim."
Mırıldanışım sert esen rüzgar ve gece soğuğuyla karanlığa karışırken üstümü temizledim ve eve doğru yürümeye başladım.
**
"Edward!"
Annemin ince sesi samanlıktan duyulurken yatağımda hızla doğruldum ve başımı alçak olan tavana hızla çarptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yellow Rose + hs
Short Story{ Nancy Mulligan } "Nancy, benim için sarı gül gibiydi. Eşşiz ve narin. Tanrı bana onu yaratmıştı ama o asla benim olamamıştı." #5 Chapters :: short story