Taehyung
Mektubu okuduktan sonra masaya bıraktı Taehyung. Ona, onun bu kadar güzel olmasına inanamıyordu.
Saatine baktı yeniden. Zamanın geldiğini düşünerek evinden çıktı, sahile yürümeye başladı.
Sonbahar gelince burada pek insan olmazdı. Ama Taehyung onların aksine, sonbarda sahili daha çok severdi. Her defasında, yüzüne rüzgar çarpınca onu hatırlardı çünkü.
Yürürken düşündü biraz. Mektubu okuması mucizeyken, ona cevap bile vermişti. 'Şanslıyım.' diye söylendi bir kez daha, 'Ama ben bu şansı rüzgarımla savurdum.'
Etrafıma baktığımda az ilerde oturmuş, eliyle kumlarla oynayan çiçeğimi gördüm. Üzerinde siyah-beyaz çizgili ince bir kazak ve siyah pantolon vardı. Saçları eski rengine dönmüştü, ilk tanıştığımız gündeki siyah rengine.
Daha fazla beklemeden yanına geldim. Yüzüme baktın ve hiçbir şey olmamış gibi denize döndün tekrar, yanına oturdum. İçimizde yılların suskunluğu, eskilerin hüznü ve şimdinin garip endişesi vardı.
Biraz özlemiştik galiba ha?
'Neden?' dedin. 'Sana bu kadar bağlanmışken neden?' Cevap veremedim, sol gözümden bir pişmanlık kendini serbest bırakmışken, açıklama yapamadım.
'Ah Hoseok. Sana neden çiçek derdim biliyor musun?' Konuşmadı, belki de içindeki suskunluk öylesine büyümüştü ki, ay ışığı bunu görüp hapsetmişti dudaklarını yansımasında.
Devam ettim. 'Çiçekler ruhunu yansıtır, hisseder. Kötüysen kapatır yapraklarını tüm huzursuzluklara, seni de alır içine.' İkinci gözyaşı da düşmüştü.
'Sen benim için kapandın her şeye. Sana söylenilen hiçbir şeyi renkli duvarlarına yansıtmadın, diğerleri de bunu fark etti.' Tıkandım bu raddede. Gözlerime bakıyordun, ilk defa bakışlarında bir şey yakalayamamıştım.
'Tae.' Güldün, gözlerinin kenarı kırışmadı. Dudaklarının üzerindeki mezarım da çıkmadı ortaya. 'Ölü olduğumu görmüyor musun? Renkli duvarlarım içimdeki şehirle birlikte griye boyandı. Boğuldum, içimde yarattığın çöldeki o küçücük su birikintisinde boğuldum. Hissizliğim en derinlerime dikişlenirken, yalnızlığım ona iğne oldu. Seni bekledim, gelirsen sarılırım diye bekledim, saklanacak bir kucak bulamadım. Ben çaresizliğimde dibe batarken yoktun.'
Gözyaşlarının yanaklarında çizdiği yolu izledim. Bana bakıyordun, gözlerime. Gözlerimiz değdiğinde birbirine, gülümsedin.
'Seni hala delicesine seviyorum Tae, leylakların kokusunda seni bulup, hala sıcak ateşinde kavruluyorum.' Umutla baktım sana. İki yıl sonra içimde yeşeren bu şeye hayret ettim, güzeldin.
'Sarılalım mı çiçek?'
Kollarımı açtığım anda burnuma gelen bu en naif koku içimdeki hüzünü ortaya çıkarttı, tebessüm ettim gözyaşlarımız ahenkle yere savrulurken.
Ve yemin ederim Hoseok o soğuk havada bile içimdeki sende kavrulmuştum. Bu defa bırakmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moon // VHope
De TodoHayır Hoseok, güneşte parlamadın hiç. Senin güneşin yoktu; elinde içkiyle, ay ışığında söylerdin şiirlerini.